Bilhassa 20. yüzyılla birlikte görüntüye dayalı sanatların gerek Batı toplumunda gerekse Batı dışı toplumlarda kullanılma biçimi Aydınlanma felsefesi, modern süreç, kapitalizm ve liberal tüketim kültürü ile doğrudan ilişkilidir. Sanatın ve siyasetin burjuvanın çıkarları doğrultusunda evrenselleşmesi, görüntüye dayalı sanatların yüzyılımızdaki seyrini de doğrudan belirledi.
Burjuva kültürünün resim, sinema ve fotoğraf vasıtasıyla idealleştirilmesi, evrimci tarih tasavvurunun ortaya çıkışı, kölelikteki sureta değişiklikler, kapitalizmin liberal bağlamını daha da pekiştirirken; bilhassa görüntüye dayalı sanatların bir siyaset dili olarak kullanımının da sınırsızca önünü açtı. Özellikle televizyonun yaygınlaşması ile medyanın yeni konumu, resim, video ve fotoğrafın etkin bir biçimde kullanımı, tüm devletlerin ve bilhassa da liberal burjuva kesiminin ana ilkelerinden biri haline geldi.
Görüntüye dayalı sanatın ve medyanın gelişimiyle birlikte ise özellikle görüntüye dayalı sanatların siyasetle olan ilişkisi daha rafine bir hale büründü. Medyatikleşen ve dijitalleşen görüntüye dayalı sanatlar tüketim kültürünün bir uzantısı olarak kapitalizminin yayılmasının en önemli araçları oldu. Bu bağlamda sanatın muhalif tavrı ve tutumu ise romantik bir söylemden öte geçmedi.
Vietnam Savaşı, İkinci Dünya Savaşı’ndaki Yahudi meselesi, Afganistan’ın işgali, Irak ve Suriye’ye özgürlük ve demokrasi götürülmesi, Arap Baharı başta olmak üzere sinema ve fotoğraf üzerinden sanatın modern siyaset tarafından nasıl kullanıldığını yüz yıldır hâlâ izlemekteyiz. Adeta sanat vasıtası ile yeni bir tarih yazılırken imge gerçekliğin yerini aldı.
Kendi kazanımlarını ve konumlarını meşrulaştırmak ve bu meşruiyeti sürdürmek için görüntüler, karşıdaki insanların zihin, hayal ve yaşadıkları dünyanın nasıl olması gerektiğini, neyi görmesi ve görmemesi gerektiğini belirledi.
Aydınlanma’nın, modernitenin, kapitalizmin yaygınlaşması ve bir hayat nizamı haline gelmesi, bu bağlamdaki felsefî ve bilimsel tartışmaların sonucu olarak ortaya çıkan metinlerin etkisinden ziyade, bunların görüntü vasıtasıyla yayılması önü alınmaz bir boyuta geldi. Gerek resim gerek sinema ve gerekse fotoğraf, televizyon ve kamera vasıtasıyla Aydınlanma’nın, modernitenin ve kapitalizmin cennet tasarımlarını, yaşama biçimlerini, hayallerini ve tasavvurlarını idealize ederken, aynı biçimde oryantalist bir tasarımla Batı dışı toplumların ilkelliklerini, tarih dışılıklarını da öne çıkardı.