İslam siyaset düşüncesi kapsam itibariyle İslam düşünce ve ilim geleneğindeki muhtelif disiplinleri ilgilendiren bir alandır. Bunların başında tefsir, hadis, kelâm, fıkıh ve tasavvuf gibi İslam ilimleri gelir. Yöneten, yönetilen ve yönetim ilişkileriyle irtibatlı ayetlerin yorumlarında tefsir ilmi, bu konulara dair Hz. Peygamber’in[sav] sözlerinin derlendiği hadis kitapları ve bunların şerhleri, devlet başkanlığı/imâmet meselesini nübüvvet bahislerine zeyl olarak inceleyen kelam metinleri, ef‘âl-i mükellefîn kapsamında siyasîleri ve amellerini konu edinen fıkıh kitapları, tasavvufun önemsediği ahlâkî-dinî ilkelerin siyasîler dâhil toplumun tüm katmanlarında hâkim olmasını öneren siyasî-tasavvufî metinler siyaset düşüncesi alanına çok yönlü katkı sağlar.
Amelî hikmet çerçevesinde özellikle Fârâbî’nin öncülüğünde başlayıp, Tûsî, Devvanî ve Kınalızâde çizgisinde gelişen siyaset ve ahlâk felsefesi; “edeb literatürü”nü oluşturan siyâsetnâme ve nasihatnâme türü eserler; ideal siyasetin ilkelerini, insanlık tarihinin tecrübesiyle harmanlayarak hükümdarlara aktaran tarih metinleri, bu geniş birikime dayanarak siyaset düşüncesine dair değerlendirmeler yapan edebiyat eserleri; yeri geldiğinde coğrafyadan ansiklopedik metinlere, bilim tarihinin konusu olan kitaplara ve hatta mimari eserlere kadar uzanan geniş bir külliyat, yüzlerce yıl boyunca siyaset düşüncesi alanını beslemiştir. Ortaya çıkan bu külliyat bir bütün halinde incelendiğinde İslam siyasî düşünce geleneğinin farklılıkları içerisinde barındıran zengin bir birikime sahip olduğu anlaşılmaktadır. Dahası siyaset düşüncesi söz konusu olduğunda tarihî süreç içerisinde bu disiplinlerin birbirini etkiledikleri, ortak soru ve meseleleri birbirine yakın kavramlar ve cevaplar dâhilinde ele aldıkları, memzûc olarak niteleyebileceğimiz metinlerin ortaya çıktığı da görülmektedir. Bu açıdan özellikle Osmanlı ulema ve bürokratlarının telif ve tercüme olarak ortaya koyduğu eserler dikkate değerdir.