Çiçek: Teklif açık oturumlarının altıncısına başlıyoruz arkadaşlar. Mükellefiyet, Gerçeklik, Özgürlük, Gayb, Adalet derken İnsan sayımızla bir yılımızı da doldurmuş oluyoruz. Bu sayıya kadar konuştuklarımız, aslında bu sayının zemini idi. Bundan sonra konuşacaklarımız da yine bu sayının uzantısı ve açılımı olacak. Öyleyse en önemli sayılarımızdan birindeyiz diyelim ve başlayalım. Haydi bismillah…
Fazlıoğlu: İzin verirseniz şöyle başlayalım: İnsanı hangi açıdan konuşacağız; fert olarak, tür olarak, toplumsal varlık olarak, politik varlık olarak, anlam-değer varlığı olarak ya da trans-hümanizm, post-hümanizm açısından; meta-hümanizm, yapay zekâ, yapay üreme, yeni insan anlayışları açısından. Burada bir cihet belirlememiz gerekiyor.
Türker: Aslında tüm cihetleri birleştiren üst cihet, asıl itibarıyla insan olmanın ne olduğu sorusunda ortaya çıkıyor. Sanki oradan başlasak mâkul olur hocam.
Fazlıoğlu: Öyleyse şöyle bir vecizeyle başlayalım mı?: “İnsan bir şatahattır çünkü maddeden taşar. Madde lafzı bir bütün olarak insanı taşımaz”; buradan başlayabiliriz.
Türker: Güzel… Esas mesele o…
Fazlıoğlu: Yani burada belki Ayhan hocanın sık sık vurguladığı insanı anlayabilmemiz için “niçin varlık sahnesinde canlı denilen yapının ortaya çıktığı” üzerine de düşünmek lazım. Ayhan hocam sen buradan bir giriş yapsan bize.
Çitil: Bu sorunun bir başka soruluş biçimi de “Niye insan diye bir varlık var?” Canlılar var, cansız mevcudât âlemi var. Niye insan diye de bir şey var? Bu sorunun cevabı şuraya çıkıyor: İnsan öyle bir varlık ki, “Niye ben varım?” ya da “Niye insan var?” gibi bir soruyu sorabiliyor. “Ben niye varım?” sorusunu sorabilen bir varlık var bu âlemde.
Fazlıoğlu: Zaten tam da bu soru insanı taşırıyor maddeden.
Çitil: Evet, insan eğer maddenin sınırları içerisinde anlaşılabilir, çözümlenebilir, indirgenebilir bir varlık olsa zaten maddeyle beraber akar ve hiç böyle şeyleri dert etmez, bir şekilde yoluna devam eder. Tabii burada konunun özellikle son birkaç yüzyılda geldiği bir hal var. Siz zaten onlara da biraz dikkat çektiniz. Özellikle insan kendini bilimlerin konusu olarak da anlıyor. Yine insan bilimler üzerinden anlaşılabilecek açıklanabilecek bir varlıktır diyenler de var.
Fazlıoğlu: Zaten taşmayan bir tarafı var; en azından o taşmayan tarafı bilimler üzerinden idrâk edebiliriz.
Çitil: Belki taşan tarafını da zamanla bilimler üzerinden halledebiliriz diyen bir yaklaşım da var. Alman idealizmi sonrasında da Batı felsefesinde yer etmiş, neredeyse varlık âlemi ile ilişkisi içerisinde kendisini Tanrısal konuma konumlandırılan bir insan anlayışı da var... Bu anlayışta içkin, insan yine bu âlemin bir parçası olarak var ama çok ayrıcalıklı bir konuma sahip.