İnsan, Öleceğini Biliyorken Nasıl Yaşar?

Ahmet Faruk Çağlar

Ahmet Faruk Çağlar



İnsan düşünmeyi öğrendiğinde ne hakkında düşünebildiğinin önemi yoktur; zira o daima kendi ölümünü düşünür.
Tüm filozoflar da böyleydi.
Zaten eğer ölüm varsa başka hangi gerçeklik varolabilir ki?

—Maxim Gorki

 

Diğer canlılardan farklı olarak günün birinde öleceğini bilen yegâne canlı olan insan, nasıl olur da her an ölebileceğini biliyorken yaşamaya devam edebilir? Hayatta (ve tabii ölümde) hâlihazırda içkin olan (verili) bir anlam olduğunu kabul ederek mi? Peki ya edemezse… Ve ne yaparsa yapsın bu son derece aşikâr (!) ama bir o kadar gizli anlamı keşfedemezse… Ona kendince bir anlam vermeye çalışarak mı? Peki ya bütün bu olup bitene kendince de olsa, bir türlü anlam veremezse… Bu konular üzerine düşünmeyerek mi? Nitekim Epiküros’un önerisi de bu değil miydi? “Biz varken ölüm olmayacak, ölüm olduğunda/geldiğinde ise biz olmayacağız.” İyi ama bu mümkün mü? Ölümü düşünmeden yaşamak, ölümün tüm duyguları, tüm edimleri anlamsızlaştırıcı etkisini ve gücünü göz ardı ederek, Spinoza’nın önerdiği gibi, ölüme değil, sadece hayata odaklanarak yeryüzündeki varlığını muhafazaya çalışmak… Yahut hedonistlerin/Epikürosçuların salık verdiği gibi, acıdan kaçınarak, buna karşın hayattan mümkün olduğunca çok haz almaya çalışarak yaşamı sürdürmek ve ölümü son ana kadar zihinden uzak tutmak… İşbu yazıda “ölüme yazgılı” insanın nasıl olup da bu en yalın ve kesin gerçeklik karşısında nefesi kesilmeden yaşamaya devam edebildiği, hayatı anlamlandırma çabalarının hayatta kalmasına ne kadar yardımcı olabileceği üzerinde düşünülmeye çalışılacaktır.




Makalenin devamını okumak için Abone Olun