İhtiyaçlar Piramidinden İncelikler Piramidine: İnsanlık Nasıl Bir Aşma Edimine Muhtaç?

Ahmet Ayhan Çitil

Ahmet Ayhan Çitil



“Dünya”, elimizin erdiği, gözümüzün gördüğü, bize yakın olan anlamlarına gelen bir sıfat olarak alındığında, “Dünya hayatı adaletin tecelli ettiği bir mekândır” diyebilmek pek mümkün görünmüyor. Dünya hayatı, insanları, fiziksel veya zihinsel özellikleri, işgal ettikleri yerler, mesken tuttukları coğrafyalar, tevarüs ettikleri diller, biriktirdikleri sermayeler, alabildikleri eğitimler, kesbettikleri bilgiler, (…) bakımlarından, velhasıl akla gelen gelmeyen pek çok cihetten ayırıyor. Nimetler ve külfetler bu ayrımlara göre dağılıyor ve pek çok bağlamda insanlara “Adaletin bu mu dünya?” dedirtiyor. Adaletin var olmadığı düşünülen bir dünyada yaşamak o kadar ağır bir yük ki kaldıran da oluyor, kaldıramayan da… 

Öte yandan “Varsak, varoluşumuzun niye böyle olduğu, neden başka türlü olmadığı bir sebebe dayanmalı değil midir?” diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz. Bazen “Gözün kör olsun sebep” diye şarkılar söylememiz de belki bundan... Ya bu sebep âdilse, adaletten kaynaklanıyorsa? Her varolanın hakkı belliyse ve bu hakkını eninde sonunda alacaksa… O zaman kendimizi içinde bulduğumuz bu sahneye bakışımız farklılaşabiliyor. Ufkumuz yakın olan hayatla sınırlanmıyor. Uzak (âhir) ve yakın hayat birlikte göz önüne alındığında dünya hayatının insanı infiale sürükleyebilen kötülükleri, eksiklikleri, anlamsızlıkları, (…) başka bir açıdan katlanılabilir hale gelebiliyor. 

Böyle bir bakışa göre adalet var. Her ne var ise adalete göre var. Olanla olması gereken bir. Lâkin insanın kendi varoluşunun farkına böyle bir nazar üzerinden varması bir başka önemli soruyu cevaplanmamış bırakıyor. Bu soru “Ben bu hayatta ne arıyorum?” ya da “Benden beklenen ne?” sorusu. Bu soru(lar) çok önemli ama “Adalet var” demekle cevaplanmış olmuyorlar. İnsan her an bir A ile A-olmayan arasında seçim yapmakla karşı karşıya ve ne yaparsa iyi yapmış, adalete uygun eylemiş olur, bunun bilgisi önden kendisine verilmiş değil. Eğer bu dünya geçmişiyle ve geleceğiyle, başıyla ve sonuyla adalete göre var kılınmışsa insânî eylemin sonucu ister A’ya ister A-olmayana çıksın, post facto, zaten olması gerekene gelip dayanıyor: “Zaten böyle olmalıymış.” Heyhat bu düşünüş, eyleme karar verme aşamasında insana yol göstermiyor. Ben yolumu bulamıyorsam, bana ne yapmamın doğru olduğunu söyleyebilecek bir merci var mı? 




Makalenin devamını okumak için Abone Olun