Hukukun Özü Edebiyattadır
Her hukukçu kendi çapında bir kurgu ustası, her büyük romancı da doğal bir hukuk filozofudur. Toplumda olan biteni ve bilhassa fertlerin başına neler geldiğini en iyi romancılar hisseder ve canlandırır. Adalet, tanım, ilke ve kurallarıyla hukuk literatürüne ait olsa da; adaletsizlik gerçek anlamıyla edebiyatta ete kemiğe bürünür.
Roma hukukunun önemli kaynakları arasında sayılan Jüstinyen’in Kurumlar başlıklı eserinin ilk maddesi şudur: “Hukuk, ilâhî ve beşerî şeylerin bilgisi, âdil olan ve olmayanın bilimidir.” Bu bana Ebû Hanîfe’nin meşhur tanımını hatırlatıyor: “Fıkıh, kişinin kendi lehine ve aleyhine olan şeyleri bilmesidir.” Hayatımın son on yılında, insanın lehinde yahut aleyhinde, “âdil olan ve olmayanın bilgisi” nin en çok romanlarda sergilendiğini hissettim. Bu bakımdan, henüz beşte birini yazabildiğim Roman Diliyle Hukuk, üzerimdeki ağır kamu borçlarından biridir!
Edebiyat/Hukuk ilişkisine neredeyse bütün ömrünü harcamış bir bilgin olan Theodore Ziolkowski, hukukun yasa, kural ve prosedürlerden fazla bir şey olduğunu, tüm sosyal düzenin temelini oluşturduğunu belirtiyor. “Babillilerden günümüze birçok toplumdan yasalar tevarüs ettik; onların hem örgütleri hem de tutkuları hakkında bize çok şey söyleyen kayıtlardı bunlar. Fakat yasalar ve hukuk sistemleri zaman içinde büyük değişimler de gösterdi. Bu değişimin kaydı hukuk kitaplarından ziyade edebî eserlerde tutula geldi. Edebiyat, adaletin sadık bir aynasıdır, hâkim ideolojiyi desteklemekten çok ona meydan okuyan bir ayna.”1 Başka bir bilgine göre (R. H. Bloch), hukukla edebiyat hep iç içe oldu. Mesela Orta Çağ’da hukukî akıl yürütme üslubu ile aynı dönemin şiir üslubu benzerdir. Keza, “bütün kutsal kitaplar hem birer hukuk kaynağı, hem de edebî nitelikli eserlerdir.” Bodin, “hukuku edebiyattan ayırmaya çalışanları budalalıkla suçlar.”2 Flaubert’e göre, adalet en yüce edebî değerdir, çünkü bütün diğer erdemler bu erdemin içinde kavranır. “Âdil söz (le mot juste) Flaubert için dilde kesinlik idealinin işaretiydi: Okuyucularında doğru izlenimi uyandıracak tam doğru fikri ifade edecek en doğru kelime. Doğru kelime, fikir doğru olduğu zaman belirir ve sadece doğru kelime fikrin hakikatını dillendirir.”3
Başlıca medenî açılımlara temel oluşturan beş büyük yasakoyucunun isimlerinin Mim’li olması ilginçtir: Manu, Menes, Minos, Musa, Muhammed. Ziolkowski’ye göre, mit olarak adlandırılan hikâyelerin yerlerini “tarih”e bıraktıkları sayısız medeniyette karşımıza yasayapıcı büyük şahsiyetler çıkıyor.