Freud’un bilinçdışına insanın ruhsal aygıtının işleyişinde birincil bir yer vermesi, yalnızca psikanalizi apayrı bir psikoloji ekolü olarak kurmakla kalmamış, aynı zamanda psikiyatrinin ondan sonraki gelişiminde içinden kolayca çıkılması mümkün olmayan bilinç–bilinçdışı kutupsallığının temellerini de atmıştır. Tüm bilginin kaynağı olarak bireyin bilinçli düşüncesini gören, bireyin farkına varmadığı zihinsel süreçlerin olduğunu yadsıyan Kartezyen bakış, her zaman meselâ Leibniz gibi filozoflar, romantikler, sürrealistler gibi sanatçı ve entelektüel hareketler muhalefetini barındırmış olsa da akademide ilk kez Freud’la birlikte müthiş bir karşı kutupla karşılaşmıştır. “Hakikat”, nerede aranmalıdır? Bizim hakikat sandığımız şeyler, acaba sadece ruhsal aygıtımızdaki dürtü, arzu gibi dile gelmez alanların çarpıtılmış ifadeleri olmasın?
Sanılır ki, Freud ve onun şahsında psikanaliz ve psikoloji, geleneksel hakikat algımıza çomak sokmuş, her şeyi ters yüz etmiştir. Oysa bu sorunun yalnızca bir boyutudur. Karışıklığın kendisi bizâtihi insanın dilselliği nedeniyle olup Freud’un psikanalizi de bundan muaf değildir.
İşin içine psikoloji girdiğinde, kavramlarımız, tanımlarımız, bir bilimsel alanda olması gereken kadar açık ve sıkı değillerdir. Hadi algılama, düşünce gibi zaten karışık yerlere gitmeyelim. Duygu alanında dahi böyledir. Ruh hallerimiz ve duygularımız asla (biyolojik yaklaşımda olduğu gibi) tek başına öznel –içerinin üretimi– ve (davranışçı yaklaşımda olduğu gibi) tek başına nesnel –dışarının etkisiyle üretilmiş– olamazlar. Yine bir felsefeci bize sorsa, “Kuzum siz bunaltı anlamında anksiyete dediğinizde, şunlardan hangisini kastediyorsunuz? Umursamayı (ilgilenim; besorgen; concern; careful) mı; insan varlığının temeli olan kaygıyı (sorge; care) mı; yoksa anlık bir durum olan; insanın hep kaçıp durduğu ölüme giden varlık oluşu gerçeğiyle yüzleştiği küçük zaman dilimlerinde ortaya çıkan endişeyi (angst; dread) mi? Yoksa temel kaygının gündelik biçimleri olan dertlenmeyi (fürsorgen; solicitude) mi; tasalanmayı (besorgnis; worry) mı?” Ne cevap vereceğiz, belli değildir.