Sosyolojinin temel konusu ya da epistemolojik ifadeyle açıklama nesnesi, toplumsal gerçekliktir. Toplum, karmaşık ve çok yönlü bir gerçeklik olduğu için onu tanımlamak ve sınırlarını tespit etmek pek mümkün değildir. Bu nedenle “Toplum nedir?” sorusu, cevaplaması zor bir sorudur. Toplum içinde yaşanılan ve kendisinden şüphe edilmeyen bir gerçekliktir. Ancak basit bir tanımı yapılamayacak şekilde karmaşıktır. Bir insanın en küçük jest ve mimiğinde ya da herhangi bir eşyadaki motifte ve mimarî bir ayrıntıda varlığını gösteren bir gerçekliğin tanımlanması çok zordur. Aynı zamanda bu karmaşık gerçekliğin ona bağlı yaşayanlar tarafından bir düzenlilik olarak kabul edilmesi de meselenin başka bir yönüdür. İnsan ile toplum arasındaki ilişkinin karşılıklı olması ve birbirini üretmesi, sosyolojinin anlamaya ve açıklamaya çalıştığı gerçekliğin karmaşık yapısının yanında bir sürekliliğe sahip olduğunu da gösterir. Dolayısıyla insanın içinde yaşadığı toplumsal gerçekliği üretmesi ve onun tarafından üretilmesi karmaşayı ve düzeni bir arada var eder.
Toplumun, karmaşanın ve düzenin bir arada olduğu bir gerçeklik olduğunu iddia etmek de toplum tanımı olarak kabul edilebilir. Toplumdaki karmaşa, kendi içinde pek çok düzenliliği barındırır ve hatta toplum varlığını da bu düzene borçludur. Bu meseleyi anlamak için birey ile toplum arasındaki ilişkinin doğrudan kurulan bir ilişki olmadığını kabul etmek gerekir. Bir insan, doğrudan bir toplumun üyesi olmaktan çok toplumun daha alt birimlerinin üyesidir ve bu alt birimler dolayısıyla toplumun bir üyesidir.