Siyaseti iyi fikrinden bağımsız düşünmek zordur. Bireysel hakların hukukî–kurumsal korunması, sosyal biraradalığın imkân ve gereklerinin âdil düzenlenmesi, toplumsal çatışma ve ayrışmaların yönetimi, kamusal yaşam etkinliği, meşru otoritenin güvenlik ve düzen tesisi, toplumsal değerlerin gerçekleştirilmesi gibi günümüzdeki farklı siyaset kavramsallaştırmaları, kendilerine özgü bir şekilde, insan için iyi yaşamın ne olduğuna ve nasıl gerçekleşebileceğine dair bir dizi kabul ve varsayım aracılığıyla geliştirilir. Nitekim erdem, özgürlük, kendini gerçekleştirmek, eşitlik, düzen, mutluluk, fayda, kamusallık gibi kavramlar, muhtelif şekillerde yorumlanmakla birlikte, siyasal topluluğun normatif ilkesi veya nihaî amacı olarak kurum, söylem ve uygulamalar için düzenleyici ve temel bir işlev görür.
Ne var ki siyasetin iyi yaşam fikri veya iyi ile ilişkisinin niteliği ve nasıl olduğu, başka deyişle siyasetin iyi yaşamın gerçekleşmesi noktasında yeri ve işlevinin kendisi, tartışmaların asıl noktasıdır. Bir görüş, iyiyi genel anlamda bireysel ilişkiler alanı ve topluluk yaşamıyla ilgili görür. Siyaset, sivil yaşamdaki iyi anlayışlar ve deneyimlerle özsel bir bağlantısı olmayan biçimsel ve dışsal bir ilişkiyi varsayar. Belli prosedürler, kurallar ve iktidarın kurumsal kullanımı ve yöntemleri aracılığıyla işlerken toplumla ilişkisinde sınırlı, çıkar ve değer açısından tarafsız kabul edilir. Siyaset, bu durumda bir kurumsal–iktidar organizasyonu olarak devlet ile kayıtlı düşünülür. Buna karşın başka bir görüş, siyaseti toplumsal iyi anlayışını gerçekleştirme etkinliği olarak değerlendirir. Siyasal iktidarın meşruiyeti ve kurumsal yapının normatif düzeni toplumun bir bütün olarak paylaştığı değerler ve iyi kavrayışlarına atıfla anlaşılırken vatandaşların kamusal hayata etkin katılımı siyasal olanı tanımlar. Siyaset, belirli bir iyi yaşam anlayışını paylaşan kolektif kimliğin yeniden üretimi için hayatî bir etkinlik olarak tebârüz eder. Bu iki genel yönelim, kendi içinde farklılıkları barındıran pek çok yorum üretmiştir. Aynı zamanda başlı başına iyi ve adalet ile ahlâk ve siyasetin kavramsal veya özsel ayrımına karşı çıkan iddia ve değerlendirmeler çağdaş siyaset teorisinde önemli bir yer tutar.