Klasik dönemde ilk felsefe olan metafiziğin imkânına dair modern dönemde duyulan şüpheden sonra felsefî etkinlik, bütünlüğünü yitirmiş ve bir meşruiyet krizine girmiştir. Bunun bir neticesi olarak da felsefî etkinlik, felsefe olarak felsefeden ziyade “…’nın felsefesine dönüşmüştür. Yirminci yüzyılda bunların en önemlilerinden birisi bilim felsefesi olmuştur ki bazı filozoflara göre bu alan felsefenin yegâne var olma şansıdır. Bilim felsefesi tartışmaları, en başta bilimin mahiyetini ortaya çıkarmaya çalışmış ve bu sayede de bilimsel olan ile bilimsel olmayandan ayırmak, bilimin ilerlemesinin yapısını ortaya koymak gibi konuları ele almıştır. Bu tartışmalar, başlangıçta çok daha yoğun biçimde “bilim felsefesi” olarak ele alınmış ve en önemli konulardan birisi de “yöntem” meselesi olmuştur. Fakat bilhassa 1962 yılında Thomas Kuhn’un Bilimsel Devrimlerin Yapısı kitabının da etkisiyle bilim felsefesi ve bilim tarihi büyük oranda içi içe geçmiştir. Lakatos, bilim felsefesindeki bu tavrı Kant’a nazire yaparak “Bilim tarihi olmaksızın bilim felsefesi boş; bilim felsefesi olmaksın bilim tarihi kördür.” şeklinde özetlemiştir.
İşte Feyerabend’in kitabı Against Method da 1975 yılında bu süreç içinde yazılmıştır. Kitap, daha sonra 1993 yılında revize edilerek üçüncü baskıyı yapmıştır. İki baskı arasında oldukça önemli farklar vardır. Birkaç örnek vermek gerekirse ilk baskıdaki ad hoc hipotezlere dair olan 8. bölüm, sonraki baskıda çıkarılmıştır. Yeni baskıda ise kilisenin Galileo karşında rasyonaliteyi temsil ettiği iddiasının ele alındığı 13. bölüm ile Galileo’nun Kopernik Devrimi’ne katkısını ele alan 14. bölüm, ilk baskıda yoktur. Ahmet İnam’ın yaptığı çeviri ilk baskıyı, Ertuğrul Başer’ın çevirisi de üçüncü baskıyı esas almıştır.