İnsan, kısa yaşamı içerisinde sıklıkla kendisine şu soruyu sorar: Bana biçilen ömür süresini nasıl kullanmam gerekir? Bu soru, beraberinde varlık sorusu olarak tâbir edebileceğimiz yeni soruları getirir: “Nereden geldim?”, “Neredeyim?”, “Ben kimim?”, “Nereye gidiyorum?”, “Burada benden ne yapmam bekleniyor?”. Din, esasen bu sorulara verilmiş bütüncül bir cevabı ifade eder ve üç temel boyuttan oluşur: İnanç, ibadet ve ahlâk. İnançlarım sayesinde varlık sahnesine çıkmamı dileyenin kim olduğuna, bir parçası olduğum âlemin mahiyetine, ölümden sonra bana ne olacağına, hâsılı varoluşuma istikamet tayin eden derin kaderime ilişkin bir kavrayış elde ederim. Âleme, âlem içindeki yerime ve varlığımı borçlu olduğum Yüce Varlık’a dair bu küllî kavrayış ertesinde, şuurumda kendisini gösteren ilk şey, bu Yüce Varlık’a derinden bir bağlılık ve şükran duygusuyla birlikte gelen, O’nun rızasını kazanma, O’na yakın olma ve O’nu bilme arzusudur. Tedeyyünün tüm biçimlerinin esasını teşkil eden bu şuur, tek başına alındığında, kişiye bir tür idrâk keskinliği ve ruh dinginliği sağlasa bile eylem sahasında bir endişe, belirsizlik ve arayış doğurur: Ne yapmalıyım? Beni bu gayeye ulaştıracak eylemler nelerdir? İbadet, kelime anlamıyla üzerinde hiçbir şeyin bitmediği çıplak bir çöl mânâsına da gelen ve varlık da dahil hiçbir nimete kendinde liyakati bulunmayıp sırf Allah’ın lütfuyla bunlara sahip olan abdin; niyetleri, sözleri ve eylemleri aracılığıyla Allah’a şükran ve bağlılığını ifade etme ve bunlar aracılığıyla O’nun yakınlığını umma yollarıdır. Özel olarak belirlenmiş ve Peygamber tarafından öğretilmiş ibadetlere içkin derin mânânın, gündelik pratiklerimize sirayet ederek, kişinin tüm eylemlerini yönlendirecek bir melekeye dönüşmesiyle birlikte ortaya çıkan şey ise ahlâktır.
Her türden tedeyyün formu; inanç, ibadet ve ahlâk şeklindeki bu üç temel boyut içerisinde şekillenir. İslam tedeyyününün mahiyeti üzerine bir araştırma, onu diğer tedeyyün formlarından ayırt eden özel yönler üzerinde düşünmeyi gerektiriyorsa, bu düşünme çabasını işte bu üç temel boyut üzerinde yoğunlaştırmak ve İslam dindarlığının bu üç alanda hangi yeni tekliflerle ortaya çıktığını sarih bir şekilde belirlemek gerekir. Bu minvalde denilebilir ki İslam tedeyyünün özü; inançta tevhid, ibadette ihlas, ahlâkta adalet şeklinde kendini gösterir.