Büyük düşünürler, sadece doğdukları zamanı değil, insanlığın geleceğini de yaşar. Gazzâlî’yi bugün dahi Müslümanların zihninde canlı ve etkili bir figür haline getiren şey, sıradan zihinlerin geçiştireceği büyük bir düşünsel krizi fark ederek cesaretle üstüne gitmesiydi. Bunalımları, iç çelişkileri, şüpheleri, yolculukları, bitmek tükenmek bilmeyen hakikat arayışı ve nihayet çözüm önerileriyle Gazzâlî, İslam medeniyetinin en önemli kriz anlarından birini ifşa etmekle kalmadı, onu iliklerine kadar hissederek İslam medeniyetinin geleceğini yaşadı. İhyâu ulûmi’d-dîn, yani Din İlimlerinin İhyâsı adlı eser, Gazâlî’nin, farklı eserlerinde ayrıntılı bir şekilde tasvir ve tahlil ettiği bu krizle ilgili kendi çözüm önerisi olarak değerlendirilebilir. Tam olarak bu nedenle İhyâ, sadece onun değil klasik İslam literatürünün tarihten günümüze değin belki de en çok okunan ve en yaygın etkiye sahip eserlerinden biri olmuştur.
Kitaba yabancı olup din ilimlerini hadis, fıkıh, tefsir, kelam gibi ilimler olarak anlayan ve eserden bu ilimlere ilişkin bir anlatı ya da bu ilimleri konu, yöntem, problem, terminoloji noktasında yeniden ele alma teşebbüsü bekleyen biri için eserle ilk karşılaşma daima hayret uyandırıcıdır. Bu beklentiyi tamamen boşa çıkaracak bir şekilde Gazzâlî, eserin hemen başında fıkıh ve kelam gibi disiplinleri din ilimlerinden saymadığını ve onların dünya ilmi olduğunu söyler. Hatta biraz daha ileri giderek, bu disiplinlerin temsilcilerinin din ilmini tamamen unuttuklarını ve dünya ilmi olan bu disiplinleri insanlara din ilmi olarak takdim etmek suretiyle dinî düşünce ve yaşantıyı tahrip ettiklerini vurgular. Böylece İhyâ, dönemindeki dinî düşünce ve yaşantının içine düştüğü krizle ilgili bir tespitle başlar ve kendisini bu krizin üstesinden gelmek üzere din ilimlerine yeniden hayat verecek bir metin olarak takdim eder. Peki Gazzâlî’nin unutulup ihmal edildiğini ve bu nedenle dinî düşünce ile yaşantının büyük bir buhrana saplandığını söylediği din ilimleri nedir?