Uluslararası akademyada “İslam âleminin yetiştirdiği en büyük bilgin”, “tüm zamanların en büyük âlimlerinden biri”, “evrensel deha” şeklinde nitelenen Ebu Reyhan el–Bîrûnî, 973 (h. 362) yılında Harizm’de (Özbekistan) doğmuş; tahminen, son kitabını yazdığı 1050 (h. 442) yılından kısa bir süre sonra Gazne’de (Afganistan) vefat etmiştir. Harizm’in merkezinde doğmuş olmasına rağmen, muhtemelen köken olarak merkez dışından gelmesi sebebiyle, “taşralı” anlamında “Bîrûnî” veya “Beyrûnî” lakabıyla anılmıştır.
Babasını hiç tanımadığını belirten Bîrûnî, çocuk yaşlarından itibaren Harizm’in yöneticisi konumundaki Irak ailesinin (Afrigoğulları) himayesine girmiş ve ilk eğitimini sarayda almıştır. Hamisi olan bu hanedanın iktidardan düşmesi üzerine Harizm’den ayrılmış (995), Rey’de geçirdiği sıkıntılı bir dönemin ardından tekrar Harizm’e dönmüştür. Daha sonra sırasıyla Buhara, Cürcan ve Gürgenç’te bir süre kaldığı; ilmî faaliyetlerinin yanında Gürgenç Sarayı’nda siyasî ve idarî danışmanlık görevi yürüttüğü bilinmektedir. Bu dönemde “fazıl delikanlı” diye nitelendirdiği İbn Sînâ’yla felsefî konular üzerine yazışmıştır. Gazneli hükümdarı Sultan Mahmud’un Harizm üzerinde hakimiyet kurmasının ardından (1016), diğer bazı âlimlerle birlikte Sultan’ın Gazne’deki sarayına götürülmüştür. Saray çevresinde hâkim olan ilim adamlarının sapık inançlar yaydığına yönelik kuşku ve baskı ortamı sebebiyle başlangıçta sıkıntılı bir dönem geçirmiş; fakat ilmî ve dinî duruşu sayesinde bir süre sonra Sultan’ın özel ilgisine mazhar olmuştur. Bu dönemde Sultan Mahmud’un Hindistan’a yönelik fetih hareketi kapsamında Hindistan’ı ziyaret eden Bîrûnî, Hint kültürünü yakından tanıma imkânı bulmuştur. En önemli eserlerini de yine bu dönemde kaleme almıştır. Bîrûnî’nin hayatına yönelik bu bilgiler, onun küçük yaştan itibaren sergilediği ilmî merak ve kabiliyete paralel bir azim ve çalışkanlığı hayatı boyunca sürdürdüğünü, yaşadığı zorluklar karşısında ayakta kalmasını sağlayan sabırlı bir mizaca ve sağlam bir karaktere sahip olduğunu göstermektedir. Bîrûnî’nin ilmî dehasında ve çok sık hakimiyet değiştiren bir bölgede her bir yeni yöneticinin iltifatına ve desteğine mazhar olmasında, sahip olduğu tüm bu özelliklerin etkisinin olduğu açıktır.