Çete çökertildikten sonra ortalıkta
Şiirden faiz düşülsün diyen biri kalmayacak
O zaman kimin haddiymiş görelim
Kimlerin tavsiyesine uyup ontolojik bir tahlile
Kapital kelimesini sokmamak
—İsmet Özel, John Maynard Keynes’ten Nefretimin Yirmi Sebebi
İçine doğduğumuz dünyanın ve zamanın doğasını düşünmeye yeltendiğimizde politik, tarihsel ve iktisadî yüküyle bizi karşılayan kavram, kapitalizmdir. Yaygın kullanıma dâhil olması 19. yüzyılın ikinci yarısında söz konusu olan bu kavram, zamanımızın toplumsal, politik ve iktisadî yapısını izah söz konusu olduğunda, kendisine müracaat etmeksizin yol alınamayacak bir kavram haline gelmiştir. Kapitalizm, yalnızca toplumsal hayatı radikal bir şekilde dönüştürmekle kalmamış, bugün onu kendisinin düşünce nesnesi kılmış olan sosyal bilimlerin de ortaya çıkmasını, kurumsallaşmasını sağlamıştır. Kapitalizmin güçlü belirleyiciliği, bilimsel faaliyetin kendisini de kendi endüstriyel işleyişinin bir parçası haline getirmiştir.
Sosyal bilimler kapitalizmin bir ürünüyse ve büyük ölçüde onun endüstriyel mantığına bağlıysa, kapitalizmi modern düşünce yelpazesinde hangi disipline müracaatla düşüneceğiz? Sosyal bilimin ürettiği bilgi, özünde yine o işleyişin etkinliğine katkı sunuyorsa, işleyişin doğasını bize verecek düşünmenin yolu nedir? Felsefe, kendi bağrından sosyal bilimleri doğurduğunda, insan ve topluma ilişkin düşünmeyi bu bilimlere bırakıp kenara çekildiyse, kapitalizmi felsefeye müracaatla anlamamız mümkün müdür? Üstelik felsefenin kendisi, bırakın sosyal bilimleri, doğa bilimlerinin insan ve doğasını ontolojik düzeyde açıklama yolundaki radikal atılımının tehdidi altındayken bunu nasıl yapabilir? Bu ve benzeri sorulara yazının devamında dönülecek ama önce yaygın kabul gören tarihsel seyrin tasvirinde fayda var.