Giriş: Üretken Sermayenin Marifetleri
Kapitalizm, insanlık tarihinin belki en üretken ama en eşitsiz toplum sistemidir. İnsanın temel (doğal) ihtiyaçlarının giderilmesine değil, Sermayenin temel (doğal olmayan) sınırsız birikim hedefine odaklıdır. Sermayenin sınırsız büyümesi için kârın, dolayısıyla üretim ve ticaretin kesintisiz bir devinim içinde olması gerekir. Özelde iktisat, genel olarak da tarih ve toplum bilimleri bu devinimin başlıca “yasalarını” keşfede geldiler. Özelde roman, genel olarak da tüm edebî türler ise bu devinimin yol açtığı kederi yansıtmaya çalıştılar. İntiba ve hissiyatım odur ki, edebiyatın tertip ettiği keder, tarih ve toplum bilimlerinin tespit ettiği yasalardan daha hakikatlıdır!
Son büyük kapitalizm tarihimize göre, “tarım kapitalizmi, sanayi kapitalizmi, finans kapitalizmi, tekelci kapitalizm, devlet kapitalizmi, ahbap–çavuş kapitalizmi ve hatta yaratıcı kapitalizm” etiketleriyle sunulan tüm sermaye birikim rejimlerinin dört ortak noktası vardır:
1. Özel mülkiyet hakları.
2. Sözleşme hukuku.
3. Serbest piyasa.
4. Destekleyici devlet.
“Bunların her biri Sermaye ile kendi tarzında başa çıkmak zorundadır. Sermaye, fiziksel somutlaşması olan bir üretim faktörüdür: Binalar, arazi iyileştirmeleri veya özel bilgilere sahip insanlar. Aldığı biçim ne olursa olsun, anlamlı iktisadî etkilere sahip olması için, sermayenin uzun ömürlü olması gerekir. Bu demektir ki, yukarıda serdedilen dört niteliğin her biri, tercihen birkaç nesil sürecek bir zaman ufkuna sahip olmalıdır. Sermaye üretken olmalı ve üretken sermaye, kendi yönetiminden ayrı tutulabilmelidir.”1
Profesyonelce yönetilen konsantre ve üretken sermaye, ulusal sınırlara mahpus kalmayıp, “dünya ölçeğinde bir iş bölümüne ve genişleme/daralma safhalarına sahip bir tarihsel sistem olan kapitalist dünya–ekonomiye” yol açtı. Adam Smith’in “ulusların zenginliği” diye adlandırdığı, Avrupa’daki üretici güçlerin gelişimi, esasta, “birbirinden uzak noktalar arasındaki ticaret fazlalıklarının hakiki bir iş bölümüne dönüştürülmesiyle” başlatıldı. Bu iş bölümünün entegre üretim süreçleri siyasî sınırları çaprazlama kesiyor, devlet–kademesindeki ve yerel kademedeki süreçler de onları izliyordu.2 Sermayenin “siyasî sınırları çaprazlama kesebilmesi” için, devlet gücünü yedeğine alması; bir anlamda, üretim ve ticaret finansmanıyla savaş finansmanını birleştirmesi gerekiyordu.