Çitil: Bismillahirrahmanirrahim. Kıymetli hocalarım, değerli yayın kurulu üyeleri, bu sefer yasa temalı açık oturumumuzda bir araya gelmiş bulunuyoruz. Tabii tek bir oturumda kuşatılamayacak, ele alınamayacak kadar kapsamlı bir konudan bahsediyoruz. Yasa dediğimizde sadece hukukî anlamda yasalardan da bahsetmiyoruz ki onlardan da konuşacağız. Biz tabiat yasası dediğimizde de yasa kelimesini kullanıyoruz, mantık yasası dediğimizde de yasa kelimesini kullanıyoruz, ahlâkî yasa, ahlâk yasası dediğimizde de aynı kelimeyi kullanıyoruz. Belki ileride açarız, konuşuruz; hakikaten yasa, tüm bu bağlamlarda teşkikî olarak mı kullanılıyor, yoksa bir özü var mı? Yani bu kullanımların her birinde bahsi geçen yasanın yasa olmasını sağlayan bir esas, bir öz var mı? Bu gerçekten de önemli bir tartışma konusu. Hatırlarsanız biz adalet temasını da konuştuk, yasanın adaletle irtibatlı bir tarafı da var. Meşhur ifadesiyle, adil olmayan yasa, yasa değil midir? Yoksa hakikaten yasa vazedildiği andan itibaren geçerlilik taşıyan bir ifade midir? Başka bir açıdan konuyu ele alırsak, insanlar, şu anki yasaların adil olduğunu düşünüyorlar mı? Ülkemizde ya da dünyanın değişik yerlerinde bu böyle mi? Yasanın üstünlüğünün olduğunu düşünüyorlar mı yoksa içerisinde bulundukları ortamda çok ciddi bir güvensizlik mi hissediyorlar? Tabii yasa meselesi işin içerisine girince öncelikle insanın aklına tabiat yasaları geliyor. Tabiat yasaları sadece yasa meselesiyle sınırlı değil; bir şeylerin özüyle, hakikatiyle ilgili tartışmaları da içeriyor. Biliyorsunuz, konuya ilişkin farklı yaklaşımlar var. Mesela birisi diyebiliyor ki, şeylerin özleri var, o özlerine, hakikatlerine göre her nasıl davranıyorlarsa, hangi istidatları varsa onu sergiliyorlar. Yasalılık ya da yasa denilen şey, buradan çıkıyor.
Fazlıoğlu: Müdebbir güç.
Çitil: Evet, bu bir yaklaşım. Ya da diyorlar ki, aslında yasa daha bağıntısal bir şey. Mesela hareketin yasaları var, bu yasaların ağı içerisine bir şeyler oturduğunda, stabilize olduğunda bizim özü var zannettiğimiz şeyler ortaya çıkıyor ama aslında yasaların önceliği, özün sonralığı var. Ya da hepimizin bildiği gibi geleneğimizde çok daha vesileci yaklaşımlar da var. Cenâb–ı Hak bir şeyleri vesile kılarak bize bir düzeni gösteriyor ama aslında o kendinde bir yasalılığı olduğundan değil, başka bir zeminde… Tüm bu konular da yasa meselesinin kapsamına giriyor.
Fazlıoğlu: Akıl ve mantık.
Çitil: Mantık yasaları tartışması var. Bir akıl yürütmenin geçerli olmasını sağlayan yasalar var. Bir önermenin doğruluğu; bir olguya karşılık gelmesi, mutabık olması, sadık olmasıyla ilgili bir şey… Mantık yasaları da mantık ilkelerine mutabık. O ilkeler var olduğu için mantık yasaları var. Özdeşlik gibi, çelişmezlik gibi ilkelere dayanıyorlar. Fakat aynı zamanda o ilkelerin kaynağının ne olduğuyla ilgili de bir tartışma var. Birisi diyebiliyor ki aslında bu yasalar öyle ilkelere dayanıyor ki o ilkeler, varlığın ilkeleri. Mantık yasaları, varlığın yasalarının ifşasından ibaret. Bazıları da diyor ki, hayır mantık ilkeleri en nihayetinde dili mümkün kılarlar. Bu ilkelerin varlıkla hiçbir alakası yoktur.