Olgu Tespitinden Varlık Temaşasına Tarihin Katmanlı Yapısı
İnsan tefekkürünün en ilginç konularından biri herhâlde tarihtir. Zira tarih adını verdiğimiz şeyin iki temel hususiyeti vardır. Birincisi, tarihin varlık tarzıdır. Buna göre hiç durmadan akan zamanda meydana gelen bir hadisenin bütünlüğü asla dış dünyada var olmayacağından tarih, varlığı sâbit olmayan bitişik nicelikler gibidir. Zamanın da zamanda olanın da bütünlüğünü kuran bizim idrâkimizdir. Dolayısıyla tarih, […]
İkâme Metafizik Olarak “Tarih”
Okyanusta yani uçsuz bucaksız bir denizde, bir şişenin içinde var–olduğumuzu tahayyül edelim. Öyle ki, içinde var–olduğumuz şişe herhangi bir limandan yola çıkmadı; gelinen bir liman olmadığı gibi, şişenin gideceği bir liman da mevcut değil. Şişenin içindeyiz ve bu “iç”le yetinmek zorundayız çünkü şişenin içinde bulunduğunu varsaydığımız okyanus, yalnızca, sürekli kendi içine kıvrılan, kendi içine dolanan […]
Açık Oturum: Tarih
Görgün: Bismillahirrahmanirrahim. Evet arkadaşlar hoş geldiniz, en son temeddünü konuşmuştuk; ama temeddün, aynı zamanda zaman boyutu olan bir süreç. Bu bizi ister istemez zamanın somutlaşmış hali olarak tarihi müzakere etmeye sevk etti. Tarihin kendisi, kendi başına önemli bir konu olmakla birlikte bizim bugün tarihle ilgilenmemizin özel bir sebebi daha kendisini gösteriyor: Bugün mevcut tarih anlatılarıyla […]
Beyan ve Temeddün Beyan Cihetinden Temeddünün Temellendirilmesi en–Nef’u’l–Mu’avvel’den
قَالَ رَحِمَهُ اللَّهُ عَلَى مَا أَنْعَم1 (عَلَى) kelimesi bi’tibâri’l–isbât (اَلْحَمْدُ لِلَّهِ) kavline müte’allık olup 2(أُثْبِتَ هَذَا الْحَمْدُ عَلَى إِنْعَامِهِ) mefhûmunda olur.3 (مَا) masdariyye olup mevsûle olmadığına delîl–i lafzî; mevsûlün âide ihtiyâcı hasebiyle (أَنْعَمَ بِهِ) takdîrinde olmak lâzım gelip halbuki (عَلَى مَا أَنْعَمَ) üzerine atfolunan (عَلَّم) kavlinde (مَا لَمْ نَعْلَمْ) mef’ûl olmak takrîbiyle bu takdîrin taazzür–i i’tibârıdır. Ve […]
Temeddün Ahlâk–ı Alâ’î’den
Maksûd bu tafsîlden oldur ki insân bekā–yı nev’ ve bekā–yı şahsında birbirinin hidmet ü mu’âvenetine sâyir hayvânâttan artık muhtâcdır. Hikmeti oldur ki insân akl u temyîz ile mevsûf u mümtâzdır. Pes Hakk –celle ve alâ– cemî’–i mesâlihini eğer gıdâ eğer libâs eğer silâh eğer mesken kendinin tahsîline ve reviyyetine tefvîz etmiştir, zîrâ fikr ü akl […]
Kültürden Medeniyete
1 Medeniyet seviyesine erişebilmiş kültürlerde gelenekleşmiş örfler, ödev–hak dengesi gözetilerek sıkıca belirlenmiş düzenlere dönüştürülmüş, buradan da hukuk, dolayısıyla da kanunlar oluşturulmuştur. Hukukun ise, aslı esası ahlâktır: Geleneklere geçmiş göreneklerdeki ahlâk, yaptırım gücü bulunmayan yaşama tarzıdır. Bu hâliyle ahlâk devingen ve akışkandır. Hâlbuki özellikle yazıyla tesbitinden itibaren hukuk, sâbitleştirilmiş bir düzendir. Hukuköncesi dönemlerde kişiler, geleneklerle aktarılagelinmiş […]
Hikmetin Din ile Temeddünü Fârâbî’nin Eserlerinde Medenî, Medeniyye, Medine
Medeniyet, iki yüz yıldır düşünce dünyamızın belirleyici kavramlarından biri. Modernleşme ve Batılılaşma sürecimizde, Batıcısından İslamcısına herkesin içselleştirdiği, benimsediği ve üzerinde konuştuğu bir kavram. Modern süreçte Batı toplumu için anahtar kavramlardan biri olan Civilization’un İslam dünyasındaki karşılığı. Pozitivistlerin uygarlaşma, muhafazakârların medenîleşme ve medeniyet olarak tanımladığı kelime. Bundan dolayıdır ki son iki yüz yıldır medenî olma, medeniyet, […]
Gelenekselci Okulun Medeniyet Anlayışına Dair Notlar
Birçok eserinde modern Batı medeniyetini bir anomali olarak tanımlayan Guénon, İlâhî Şehir başlıklı makalesinin sonunda çok daha dakik bir izah verir: “Modern dünyada “medeniyet” olarak söz edilen ve kelimenin tam anlamıyla “gerçek medeniyet” olarak telakki edilen her şeyin, hakiki medeniyetin ancak birer karikatürü mahiyetinde olduğunu söylemek kafidir ve bu şeyler çoğu zaman medeniyetin tam karşıtı […]
“Uygarlık” Kelimesinin “A”sı Nereden Geliyor?
“Uygar. sıf. Nasıl türetildiği belli değildir; bâzı dilcilere göre kelime, ilk yerleşik medeniyeti kuran Uygur Türkleri’nin adından gelmiş olabilir, ancak u>a değişikliği açıklanamamaktadır)”1 “Uzun zaman önce, J. Derrida’yla bir akşam yemeği yedim; annesi de oradaydı… Fransa’daki en büyük sözlüklerden biri yeni çıkmış ve “a” ile olan différance da eklenmişti. O günkü yemekte Derrida’ya ’sözlüğe “a” […]
Değişmek ve Kendi Kalmak Geriliminde İslamcıların Teceddüd ve Temeddün Anlayışları
Bilindiği gibi erken dönem modernleşme teorileri, dinin hükmünü tamamladığı varsayımıyla dinin yerine işlevsel aklı ve bilimi konuşlandırmayı hedeflemişti. Bu yaklaşımın temelinde, geçmişin reddi ve akıl ile bilime dayalı yeniliklerin övgüsü yatmaktadır. İnsanlığın zamanla daha iyiye ve daha mükemmele gitmekte olduğu inancına dayanan ilerleme düşüncesi, başlangıçta insanın ahlâkî bakımdan mükemmel hale gelebileceğine dair bir inanç ve […]