Sağduyu, Gerçeklik ve Hakikat

… İthaki hep aklında olsun amacın orasıdır ve oraya gidiyorsun ama gerek yok ayağını çabuk tutmana, yıllarca sürmelidir bu gezi, öyle ki yaşlanıp o adaya vardığında, yolda kazandıklarınla zaten zengin, İthaki’den zenginlik beklemeyesin. İthaki eşsiz bir gezi sağladı sana, o olmasa yola çıkmayacaktın onun vereceği bir şeyi yoktu başka. ve şimdi sen onu yoksul buluyorsan, […]

Hakikat Nedir?: İslam Düşünce Geleneğinde Hakikat Kavramı

Şu kevn ü mekânı tutmuş ışığınNöbetin bekleyen alır keşiğinBeklemeli o sultanın eşiğinGünde yüz bin kere yüzler sürmeli —Âgâhî   Hakikat kelimesi, oldukça farklı bağlamlarda kullanılır. En yaygın tabir olan “hakikati bilmek” ifadesi, bağlamından koparıldığında çoğunlukla konuşanın hayalindeki müphem ve dile getirilmesi güç anlamları ifade eder. Kelime, en kaba haliyle bir nesnenin, olayın yahut olgunun zihin […]

Medya Gerçeklik ve Öte Gerçeklik İlgisi

Medya başlığı altında yer alan basın, televizyon, internet, sosyal ağlar gibi unsurların, teknolojik gelişmeyle birlikte, bireysel–toplumsal ilişkilerimizde ve giderek gündelik hayatımızın hemen her alanında daha etkin bir yer kapladığı söylenebilir. Bu durumu, iletişim teknolojisinin geniş kitlelerce ekonomik olarak da erişilebilir olması, yanı sıra ekonomik ve ticarî etkinliklerin küresel nitelik kazanması ve benzeri nedenlerle ilişkilendirmek mümkündür. […]

Eşyanın Hakikatleri Sabittir

Ehl–i Hak şöyle dedi:Eşyânın hakikatleri sabittir.Onlara ilişkin bilgi sabittir.Sofistlerin düşündüğünün aksine.  Ehl–i Hak, üç tâifedir. Birincisi, ilmelyakîn sahipleridir. Bunlar ednâ (aşağı) mertebede olanlardır. Kendisinin ve âlemin varlığıyla Hakk’ın varlığına istidlâl edenlerdir. Mesela bende ilim sıfatı var, benim ilmim hâdistir. Hakk’ın dahi ilim sıfatı var. Hakk’ın ilmi kadîmdir. Benim kudretim var. Benim kudretim hâdistir. Hakk’ın dahi […]

Karmaşanın ve Düzenin İkilemi: Gerçekliğin Sosyal Üretilmesi

Sosyolojinin temel konusu ya da epistemolojik ifadeyle açıklama nesnesi, toplumsal gerçekliktir. Toplum, karmaşık ve çok yönlü bir gerçeklik olduğu için onu tanımlamak ve sınırlarını tespit etmek pek mümkün değildir. Bu nedenle “Toplum nedir?” sorusu, cevaplaması zor bir sorudur. Toplum içinde yaşanılan ve kendisinden şüphe edilmeyen bir gerçekliktir. Ancak basit bir tanımı yapılamayacak şekilde karmaşıktır. Bir […]

Hakîkî ve Asîl Olana Yani Varlık’a Dönmek..!

Bir söylemin diyagramatik varlık şeması en temelde üç imkânı verir: Birincisi, idrâk için ontolojik bir tabakalaşma ve hiyerarşi duyarlılığı; ikincisi, üzerine konuşulan nesnenin alacağı yüklemleri belirlemesi; üçüncüsü ise bilginin meşruiyeti ve ilzâm ediciliğinin kaynağı olması. O kadar ki, herhangi bir nesnenin hakkında konuşmanın, ona yükleme yapmanın meşruiyetini o nesnenin diyagramatik varlık şemasındaki yeri belirler. Başka […]

Varlık Bağı ile Bilgi Bağının Etkinliğinin Kesişim Kümesi Olarak Gerçeklik

Herhangi bir gerçeklik soruşturması en temelde iki sınıra dayanır: Birincisi insanın kendini idrâk etmesi; ikincisi ise içinde bulunduğu yeri (dünyayı) idrâk etmesi. İlk bakışta hemen tüm gerçekliğin idrâk etkinliğinde görünür olduğu söylenebilir. Ancak idrâkin içeriğine odaklanıldığında idrâkin bir–şey’in idrâki olduğu fıtrî sezgiyle fark edilir. Bir–şey, bi’l–ıyân, var–olmakla eş–değerdir. Bu nedenle, idrâk etkinliği içinde dolayımsız idrâk […]

Metafizik Tarihinde Bir Dönüm Noktası: el–İşârât

İbn Sînâ’nın (ö. 429/1037) hayatının sonlarına doğru, giderek Aristotelesçilikten uzaklaşan kendine özgü felsefî tutumunu yansıtmak üzere özlü bir şekilde telif ettiği ve sonraki dönemler boyunca İbn Sînâ felsefesinin nihaî yorumunda temel merci kabul edilen el-İşârât  mantık, fizik, metafizik ve metafiziğe mülhak bölümlerden oluşur. Eser İbn Sînâ’nın Kâkûyî emiri Alâuddevle’nin himayesinde Isfahan’da bulunduğu esnada, 421-25/1030-34 yılları […]

Fiziksel Gerçekliğin Bütüncül İzahı İçin Bir Ön Teklif: Fazlalıkçı Zuhûr Teorisi

İlâhî iradenin fiziksel evrendeki eserleri her yerde ve her şeyde görülür. Varlık anlamının kendisini gösterdiği her birlik ve bütünlük anı, yaratıcı faaliyetin indirgenemez izini taşır. Bu izlerin kendisini gösterme biçimi fazlalıklar şeklindedir. Burada fazlalık (=ziyâde) tabirini Helenistik indirgemeciliğe karşı İbn Sînâ’nın geliştirdiği ve bütünün daima parçalarından fazla, fazla olanın da kendisinden oluştuğu şeylerden farklı olduğunu […]

İnsan ve Gerçek(çi)liğin Varoluşsal Vasatı

İnsan olmak bakımından insan, özsel varoluşu itibarıyla herhangi sistematik bir felsefî–bilimsel eğitim prosedüründen geçmeden de –yani pre–teorik bir vasatta– kendisine gerçeklik, varlık, mutlak ve doğruluk gibi meselelerle alakalı sorular sormaya kabil bir var–olan gibi gözüküyor. Gerçekliğin neliği, mahiyeti ve bilinebilirliği gibi bir soru kümesi bu bağlamda temel varlık soruları arasında yer almaktadır. Muhtelif “gerçekliklerle” karşılaşmada […]