Transhümanizm ve Gerçeklik: O mo karado

Transhümanizm insanın sınırlılığından hoşlanmaz. Fark edileceği üzere hoşlanma bir duygu ifadesidir. Transhümanizm bir duygudan yola çıkıp bir düşünce üretme çabasıdır. Ne var ki hangi düşünce ekolü başlangıçta bir duygudan neşet etmez? Hatta söz konusu olan bir duygular manzumesidir. Mesela transhümanizm aynı zamanda insanın sınırlılığına öfke de duymaz mı? Peki onun karşısında sergilenen muhafazakâr yönelimlerin insanın […]

Varlığın Evi Hangi Dildir?

Freud’un bilinçdışına insanın ruhsal aygıtının işleyişinde birincil bir yer vermesi, yalnızca psikanalizi apayrı bir psikoloji ekolü olarak kurmakla kalmamış, aynı zamanda psikiyatrinin ondan sonraki gelişiminde içinden kolayca çıkılması mümkün olmayan bilinç–bilinçdışı kutupsallığının temellerini de atmıştır. Tüm bilginin kaynağı olarak bireyin bilinçli düşüncesini gören, bireyin farkına varmadığı zihinsel süreçlerin olduğunu yadsıyan Kartezyen bakış, her zaman meselâ […]

Fâtiha Sûresi Tefsirinden

Allah Ma‘bûd–ı Hakk’ın ism–i hâssıdır. Daha doğrusu ism–i zâttır ve ism–i ‘alemdir. Yani Kur’an bize bu Zât–ı ecell u a‘lâyı, sıfât–ı kemâliyesi ve esmâ–i hüsnâsıyla tanıtacak, bizim ve bütün âlemînin O’na olan nisbet ve alâkamızı bildirecektir. Binâen‘aleyh müsemmâsı olan Zât–ı ecell ü a‘lâ kâinatın vücûdunda, bekāsında, tekemmülâtında bir illet–i ûlâ olduğu gibi “Allah” ism–i celâli […]

Görüntü ve Gerçeklik

Aynaların egemen olduğu bir dünyada yaşar modern insan. Sabah aynaya bakarak başlar güne… Aynada baktığı ve gördüğü kendisi değildir. Çünkü kendilik kaybolmuştur modern çağda. Onun yerini kendilik görüntüsü almıştır, ben gösterisi, nesi bilinmeyen özne… Aynaya bakar her sabah, her daim ve aynadaki kendisini kendi yaparak devam eder yaşamın akışında. Ayna bir ekrandır artık, temsil bağlamı […]

Gerçeklik ve İzafiyet Teorisi

Newton’un kütle çekim yasasını ortaya koyduğu 1687 yılından başlayan mekanik araştırmalarının, daha genel ifadesi ile Klasik Mekaniğin doruk noktası olması ve Kuantum Mekaniği ile aynı teorik zeminde bir araya gelmemesi açısından modern fiziğin dik yamaçlarından birini teşkil eden Genel İzafiyet Teorisi ne hakkındadır? Düşünce tarihinin ilk dönemlerinden beri tartışılan ve araştırılan uzay ve zaman hakkında […]

“Gerçeği, Tamamıyla Gerçeği, Sadece Gerçeği…”

Edebiyat tarihinde genelde alafranga züppeyle özdeşleşmiş Felâtun tipiyle hatırlanan Ahmet Mithat son zamanlarda özellikle Müşahedât ve Karı Koca Masalı’yla başka bir gözle değerlendirilir. Bunlardan ilkinde yazılan romanı kahramanlarıyla tartışan, buna göre romanı düzenleyen ve yaşayan bir Ahmet Mithat’ı da roman kahramanı olarak buluruz. Bu haliyle Müşahedât yazarını arayan roman olarak vaktinden evvel gelmiş postmodernist anlatı […]

Kritik der reinen Vernunft

Alman felsefeci Immanuel Kant’ın 1781 yılında yayımladığı ve 1787 yılında bazı değişikliklerle ikinci basımı yapılan başyapıtı Kritik der reinen Vernunft (Birinci Kritik) kritik projesi kapsamında yazdığı üç temel eserden ilkidir. Bu proje kapsamında Kant, Kritik der Praktischen Vernunft (İkinci Kritik) adlı eserini 1788 yılında ve Üçüncü Kritik olarak da anılan Kritik der Urteilskraft adlı eserini […]

İçinde Nebî’nin Var Olduğu Gerçeklik Nasıl Tasavvur Edilebilir?

Felsefe tarihinin belki de en önemli yarılması Platon ile Aristoteles’in gerçeklik anlayışlarında karşımıza çıkar. Varlık hissî olandan bağımsız idealarla mı yoksa ancak hissî olana gömülü küllîlerle mi özdeş kılınmalıdır? Asıl birey idea mıdır, hissî alanda var olan ya da en nihayetinde hissî alandaki hareketin devamının garantörü olan cevher midir? Platon Sofist diyaloğunda varlık üzerine yürütülen […]

Özgürlüğün Biyolojik İmkân Koşulu: Plastisite

Modern Batı felsefesinin genel karakterlerinden birisinin “biyoloji korkusu” olduğu söylenebilir. Descartes ile başlayan Kartezyen rasyonalist gelenek ya bedeni zihnin karşıtı yaparak ya da bu karşıtlığı kabul etmediği yerde özgürlüğü ortadan kaldırarak, özgürlük ile beden arasındaki ilişkiyi kesmişti. Ya Descartes gibi biyolojik bedeni saat gibi işleyen bir makine olarak anlama ya da Spinoza gibi bedene sahip […]

Müslüman Filozofların İnayet Teorisi

Giriş En eski düşünce geleneklerinin oluşmasından itibaren düşünürlerin ve filozofların çoğunluğu âlemin her bir parçasının bir diğerine muhtaç olduğunu, sürekli bir değişim ve hareket halinde bulunduğunu gözlemlediğinden, onun kendi kendisine var olamayacağını düşünmüştür. Çünkü muhtaç olma, değişim ve hareket gibi niteliklere sahip olan hiçbir varlığın kendi kendine yeterli olduğu düşünülemez. Nitekim bunların hepsi sonsuza uzanan […]