Hukuk Neyle Mükellef?

Günümüzün hâkim hukuk paradigması, hukukun en temel fonksiyonunun toplumsal düzeni sağlamak ve sürdürmek olduğunu benimsemektedir. Yani hukuk bireysel tekâmülü veya daha iyi, daha medenî bir toplumu gâye edinmez. Hukukun toplumsal düzeni sağlamada üç temel boyutu vardır: kural koyma, uygulama ve yargılama. Bu üç boyutun her birinin kendine özgü işleyişi ile ilke ve esasları bulunur. Genel, […]

Tarkovsky’nin Mükellefiyeti Stalker

“Ne olursa olsun bir meta olarak tüketilmek istenmeyen her türlü sanatın amacı, hiç şüphesiz kendine ve çevresine, hayatın ve insan varlığının amacını açıklamak, yani insanoğlunun gezegenimizdeki varoluş nedenini ve amacını göstermek olmalıdır. Hatta belki de hiç açıklamaya bile kalkmadan onları bu soruyla karşı karşıya bırakmalıdır.”  —Mühürlenmiş Zaman, Andrei Tarkovsky   Film sanatı, fotoğraf sonrasındaki teknik […]

Mesuliyet ve Güzellik Arasında Mimarlık

Mesuliyet/sorumluluk, Türkiye’de üzerinde en fazla durulan fakat üzerine gerçek bir üretimin neredeyse yapılamadığı bir kavramdır. Kendisini “ne yapmalı?” sorusunun ardına gizler. Konuşmanın düzlemini hep öteki için yapılan planların konuşulduğu bir mahale evirir. “Gerçek” bir soru ya da sorun olmaktan ziyade bitimsiz şikayetlerin de temelini oluşturur. Başka bir ifadeyle, daimî gecikmişlik söyleminin zeminidir. Gecikmişlik, bir tür […]

Meşru Hakların (Emanetin) İnsanın Üzerine Vâcip Olabilmesi İçin Gerekli Olan Ehliyet Hakkında Bab

Kadı (Ebû Zeyd ed–Debûsî) —Allah ona rahmet etsin—şöyle dedi: İnsanın, bazı hakların üzerine vâcip olmasına elverişli olarak yaratıldığı konusunda ihtilaf yoktur. Çünkü insan zimmet sebebiyle kendisine sorumluluk yüklenmesine ehildir. Zira vücûbun mevkii zimmettir. “Onun zimmetinde şu sabit oldu” denilir ve bir şeyin vâcip oluşu zimmetten başka bir şeye nispet edilmez. İnsan, zimmeti var olarak yaratılır. […]

Görüntüleşen İnsan ve Arıtılmış Mükellefiyet

Modern insanı en iyi görüntüsünden tanırız… Çünkü onun “zâtı” görüntüsüdür. Bir başka deyişle onun mevcudiyeti görüntüsüne bağlıdır. Söz konusu görüntü bir görünen olmadığı gibi bir görünmeyen de değildir. Bilakis o görünenin ve görünmeyenin dışında bir görüntüdür. Kimisi imaj der, kimisi simülasyon der, kimisi gösteri der. İsmi değişse de mahiyeti değişmez. O görünenden ve görünmezden kendini […]

Modern Ahlâk Mükellefiyeti Temellendirebilir mi?

Geleneksel dünya ahlâklı olmayı, insanın iyi olma zorunluluğunu fark etmesi ve bunu eylemle ifade etmeyi tercih etmesi olarak tarif ederken, sadece düşünen bireyin aklı biricikleştirmesini değil aynı zamanda metafiziğin ahlâk alanında açığa çıkarılmasını amaçlamıştır. Ancak modern dünyada ahlâkın metafizikle ilişkisini kaybetmesiyle hem ahlâklı olmanın tanımı hem de onun temellendirilişi köklü değişime uğramıştır. Bu durumu ahlâkın […]

Sanat ve Mükellefiyet

Sanat ve ahlâk geniş anlamda pratik aklın tezâhürleridir. Sanat beceri gerektiren insan eylemine delalet ederken, ahlâk beceri türünden olsun veya olmasın doğrudan insan fiilinin yerleştiği çerçeveyi, normatif formu ifade eder. Bu bağlamda hiçbir insan pratiği ahlâkın dışında düşünülemez. Geniş anlamda ahlâkla ilgili bir kavram olan mükellefiyet külfetle aynı kökten bir kelime olup zahmet ve sorumluluk […]

Yaratılmışların İktisabının Kısımları Hakkında

Bilin ki bunlar temelde iki çeşittir: Akıl sahibi mükellefin kesbi ve akıllı olmayanın kesbi. Akıl sahibi olanlar melekler, cinler ve (ehliyet bakımından) kısıtlı olmayan, ergenlik çağına ulaşmış insanlardır. Akıl sahibi olmayanlar ise hayvanlar, çocuklar ve bunama, akıl hastalığı gibi bir kısıtlılığı bulunanlardır. Bunların fiilleri ittifakla teklifin dışındadır; çünkü bunlar akıldan, temyizden, kulluğu algılama sıhhatinden ve […]

Tekilleşme ve Ölümsüzleşme Çabası ve Mükellefiyet

“Ölümsüzlük” isteği, insanın “yok olmama” veya “hayattan tasfiye” olmama insiyakıyla arzuladığı kadîm bir duygudur. Bu duygunun varlığı; bizâtihi dinin, mitolojinin veya efsanelerin anlatımlarında görülür. Âdem ile Havva, İblis tarafından “ölümsüzlük ağacının” meyvesinden yemeye ikna edilmişlerdir. Gılgamış Destanı’nda arkadaşı Enkidu’nun ölümüyle ölümden ürken Gılgamış, ölümsüzlüğü aramış ve bulduğu ölümsüzlük otunu bir yılana kaptırarak “ölümsüzlük arayışını” başarısızlıkla […]

Kant, Kritik der Praktischen Vernunft

Alman felsefeci Immanuel Kant’ın 1788 yılında yayımladığı Kritik der Praktischen Vernunft (İkinci Kritik) kritik projesi kapsamında yazdığı üç temel eserden ikincisidir. Bu proje kapsamında Kant, Birinci Kritik olarak da anılan Kritik der reinen Vernunft adlı başyapıtını 1781 yılında ve Üçüncü Kritik olarak da anılan Kritik der Urteilskraft adlı eserini 1788 yılında yayımlamıştır. 1787 yılında Birinci […]