Aydın Neyle Mükellef?

Necdet Subaşı

Necdet Subaşı



Aydın çoğu zaman bilme biçimlerindeki ayırt edici pozisyonlarıyla genel toplumdan ayrı bir yerde tutulmayı, ele alınmayı ve değerlendirilmeyi hak eder. Tarihsel yükleri, güncel temsilleri ve bildik dünyadaki özellikli yanları onları her zaman el üstünde tutulmaya zorlar. Öte yandan aydınlar sahip oldukları rol ve statüleriyle birbirlerinden net bir şekilde ayrılsalar da bu onun belli başlı mükellefiyetleriyle apaçık birer muhatap olarak toplum nezdinde fark edilmelerine, değerlendirilmelerine ve itibar görmelerine engel teşkil etmez. Bugün aydınlar yüklendikleri imaj, sahip oldukları nosyon ve rolleriyle toplumun her zaman önünde olma konusunda ciddi bir beklentinin parçası olarak misyonlarını sürdürmektedir.

Aydını entelektüel bir muhakemeye tâbi tutmak kendileri hakkında tartışmasız net ve kalıcı sonuçlara erişmemize yetecek uygun doneler sunmaz. Çünkü o, karmaşık, kompleks ve her zaman kritik sayılabilecek konumuyla kendini müzakerenin yeni başladığı daha ilk etapta muğlaklaştırır. Sıklıkla ve yaygın bir şekilde Aydınlanma’nın belirleyici kodlarıyla ilişkilendirilmesindeki ısrar onun her zaman genel geçer bir rasyonalitenin taşıyıcı bir ögesi ve zorlanmaya başlayan verili mâkuliyet ortamının giderayak telafisini üstlenen aktörler arasında sayılmasına fırsat verir. Esasen bu fiilî durum da aydının kendi tarihsel köklerinden, beslendiği kaynaklardan ve taşımaya azmettiği kodlardan ayrı bir yere düşmesini güçleştirir. Bununla birlikte günümüzde aydın üzerine dile getirilen her söylem sonuçta ona teslim edilen bir öncülüğün, rehberlik ve yeterlilik beklentisinin altını çizer. 

Aydını bilme, değerlendirme ve bunu kendisine yüklenen öncülük görevi içinde îfa etme sorumluluğuyla ilişkilendirme artık yaygın bir kabul görmüş ve bu hâliyle de o, gündelik hayatta saygın bir meşruiyet kazanmıştır.




Makalenin devamını okumak için Abone Olun