Siyaset ve Sorumluluk

Süleyman Seyfi Öğün

Süleyman Seyfi Öğün



Sorumluluk ahlâkî bir kavramdır. Bu kavramın siyasetle bağını tartışabilmek için, onun “moralpolitik” dünyadaki karşılığını ele almak gerekir.

Siyaset Bilimi derslerinde, “Kurucu Baba” olarak anlatılan Aristoteles, siyaseti, özgür (köle olmayan–erkek) insanın, evinin dışına doğru adım attığı yerde başlatır. Bu adım çok belirleyicidir. Bu adımın atılmasıyla, polis’in “özgür” erkeği, âdeta bir âlemden yek diğerine geçiş yapmıştır. Geride bıraktığı mekân, feylozofun “idion” olarak kavramlaştırdığı özel alanı, evi; çıktığı alan ise, onun “koinon” olarak târif ettiği kamusal alandır. İdion, Aristoteles’e göre, insanın en “madde” —bunu malzeme olarak da anlamak mümkündür— hâlidir. İnsan, ev hâllerinde pecmurdeliği, özensizliği, teklifsizliği, dağınıklığı ile yaşar. Orada, amacına (telos) ulaşması, yâni insanlığını tamamlaması mümkün değildir. (Unutmayalım ki, idion kavramında bir aşağılama vardır. İngilizce ahmak mânâsına gelen idiot kelimesi de buradan türer). 

Kamusal alanda ise işler değişir. Orada, her şeyini bildiği, en özel niteliklerine âşinâ olduğu, kendisinin de en özel hâllerine âşina olan kişiler (ev halkı) değil, “yabancılar” vardır. Koinon, yâni kamusal alan kaçınılmaz olarak teatral olacaktır. Oraya çıkmadan evvel vücut bakımı ve kıyâfet tercihlerinden başlayarak, mimik ve jestlere kadar her şey “başkalarının gözünde” doğuracağı tesire göre başkalaşacaktır. Özen ve incelik üzerinden, duygular bastırılacak, akıl (logos) devreye girecektir. Siyaset, Aristoteles’e göre sâdece akıl işi olmakla kalmaz; akılcı işlerin en yüksek formunu meydana getirir. Dahası; erdemle buluşur. Akılcı olan aynı zamanda erdemi de temsil eder. Bu sûretle ahlâk ve akıl da birleşmiş olur. Ama bir duralım: Ahlâk, siyâset ve aklın birleştiği yerin aynı zamanda teatral olması düşündürücü değil mi? Teatrâl olan aynı zamanda ahlâkî olabilir mi?




Makalenin devamını okumak için Abone Olun