Sadece Türkiye özelinde olmaksızın genel olarak dünya ölçeğinde de dinin gidişatına ilişkin sıkı bir eleştirel takibat, varlığını ağır bir şekilde hissettiriyor. Dinin hemen her hâli üzerine bir şeyler söyleniyor. Öyle ki bundan din temelli itikat da amel de ahlâk da nasibini almakta gecikmiyor. İnsan eliyle şekillendirilen belli başlı dinî olgu ve temsillerle din arasındaki eşleştirmeler, esas sınıra hiçbir şekilde riayet edilmeksizin genelgeçer bir tazyik edebiyatıyla birlikte ilerlemekte. Yanı sıra birbirine karşıt ve muhalif bir mutabakat dili de gündelik hayatın bilindik maneviyatını rehin almış ve dönüştürmeye başlamış durumda. Nihayet din de dindar da aynı çerçevede ele alınıyor; her ikisi de birbiriyle ortak argümanlar eşliğinde muaheze ediliyor.
İslam gibi istisnai yücelik ve açık farkla semavilik iddiasına sahip din mensupları da bu hakaretamiz söylemleri hak etmedikleri gerekçesiyle mevcut durumu anlama çabalarına ağırlık veriyor; buna karşılık “neler oluyor?” sorusuna verilebilecek cevaplarla derin ve güçlü bir mâkûliyet arama çabası da dinî olanı rasyonalize etme niyetinin bir parçası olarak öne çıkıyor. Artık iyice girift bir hal alan söz konusu duruma, dinin “içeriden” verilen cevapları kimseyi tatmin etmiyor, aksine “dışarıdan” gelebilecek açıklamalarla yetinmek daha çok rağbet görüyor.
Dindeki bu yeni durum, sosyal bilimlerde bir gerileme süreci olarak okunuyor. 80’lerde “dinî canlılık” şeklinde tanımlanan ve sürpriz bir gelişme havasında kaygı uyandıran bu hareketlilik, şimdilerde şaşırtıcı bir şekilde geri çekilme söylemiyle yer değiştirmiş gibi görünüyor. Bu durum, kökleri en yakın nokta olarak Aydınlanma’ya kadar uzanan belli başlı din muarızlarında kontrolsüz bir sevinç havası yaratırken; inanç ve itikat sahibi pek çok dindar da bu iklimden rahatsızlığını ifade etmekle yetinmeksizin, mevcut durumun anlaşılması adına, çoğu sosyal bilimlerden gelebilecek çözüm önerilerine bel bağlamayı tercih ediyor. Konunun asıl ilgi çeken tarafı da bu tuhaf ve sıra dışı durumun anlaşılmasını mümkün kılacak bir çabanın, dinin aslî kaynaklarıyla değil modern analizlere odaklanarak aşma çabası olmasıdır.