Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, her alanda yaşanan değişimlerin hızı, belki de tarihin hiçbir döneminde görülmediği kadar yüksek. Söz konusu değişimler, beraberinde büyük riskleri ve sınır aşan sorunları getiriyor. Toplum artık bazılarına göre bir risk toplumu ve insanlığın bekasını bu risklere nasıl tepki verdikleri belirliyor. Sürekli yeni teknolojiler hayatımıza giriyor, beraberlerinde yeni yaşam biçimlerini ve pek çok ahlâkî ve fıkhî soruyu getiriyorlar. Bilimler, bir zamanlar metafiziksel kabul edilen konulara giriyor ve insanlığa yeni bir konumlandırma önerisi getirmeye çalışıyor. Değişim, medya üzerinden, özellikle sanat aracılığıyla topluma yayılıyor. Öte yandan, sanki yaşanabilecek her şeyin yaşanmış olduğuna, insanlığın kadim sorunlara çözüm olabilecek tüm düşünce yollarının denendiğine ve bir şeylerin en sonuna gelindiğine dair bir tükenmişlik ve kayıtsızlık havası var.
İnananlar özelinde de çok iç açıcı bir tablo yok. Yapılan araştırmalarda bir yandan dindarlığın arttığına dair sonuçlar elde edilirken, bir diğer yandan da Allah’a inancın veya dinî mensubiyetin zayıfladığına dair iddialar öne çıkarılıyor. İnsanlar, bilhassa gençler, çok farklı gerekçelerle dinden ve dinî düşünceden kopuyorlar. Kimi Tanrı’ya ve/veya dine ihtiyacımızın kalmadığını düşünme eğiliminde iken Tanrı’ya inanmak için yeterli gerekçenin olmadığını savunuyor. Kimi “iyi olanın” tarihsel olduğunu, bir zamanlar nasslarda ifade edilen ve iyi olarak kabul edilen bazı şeylerin artık kabul edilemez olduğunu iddia ediyor. Şer problemi nedeniyle Tanrı’nın olmadığını, olsa da zalim olduğunu düşünenler olduğu gibi; dinî söylemin ikiyüzlülükle nihayetlendiğini öne sürenler de var. Pek çokları kendi hayatına, bir peygamber de dahil, başkalarının karışmasını arzu etmediğini söylerken diğer bazıları Tanrı’ya veya dine inancını koruyarak bugünkü hayata nasıl katılacağını tasarlayamadığından dert yanıyor.
Herhangi bir birey olarak, hızla akan görsellikler, aforizmalar, emojiler, (…) çağında yavaşlamak için; kendimizle kalabilmek, kendimize dönebilmek için; çevremizde olup bitenler biz onları fark edemeden ve anlamlandıramadan geçip gitmesinler diye; sürekli tepki vermek durumunda olduğumuz, tepkilerimiz üzerinde çok fazla düşünmediğimiz, artık tepkilerimizin rastlantısal bir toplamına indirgenme eğiliminde olduğumuz bu hayatta, kendimizi daha bütünlüklü bir bakış açısından konumlandırabilmek için; bizi sarmalayan gerçek ve sanal ortamlardan aktarılan bilgileri daha iyi değerlendirmek için; zihnimizi düzenli olarak odaklayarak hatırlama yetimizi güçlendirebilmek için; (…) bir eylem olarak düşünmeye her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
Herhangi bir inanan olarak ise dinî inançları zayıflatan düşünce akımlarının arka planını daha net görebilmek ve onlarla hesaplaşabilmek için; yukarıda saydığımız gelişmelerin içinden geçerek tahkikî bir imana ulaşabilmek için; insanlık tarihinin tüm müktesebatını dikkate alarak nasslarla irtibat kurabilmek için; ümmetin karşılaştığı son derece ağır sorunların nedenlerini çözümleyebilmek ve çözüm önerileri getirebilmek için; insanlığa şahit ve en hayırlı ümmet olmanın yükünü hakkıyla taşıyabilmek için; (…) bir eylem olarak düşünmeye daha da çok ihtiyacımız var.