Dünya Tarihi İçinde Temeddün

Zahid Atçıl

Zahid Atçıl



Dünya tarihçilerinin gündemini meşgul eden en önemli meselelerden birisi de insan topluluklarının avcı–toplayıcı göçebe bir hayat sürerken neden ve nasıl yerleşik hayata geçip (temeddün) bugün bizim medeniyet dediğimiz olguyu ortaya koyduklarıdır. İnsanların yerleşik hayattan beklentileri neydi? Göçebe hayattan farklı olarak yerleşik hayatta neyi elde ettiler? Bu ve benzeri sorulara cevap ararken dünya tarihçileri –elbette bazı farklılıklarla– yerleşik hayata geçiş ile medeniyet kurmayı birlikte izah etmektedirler. İlk anlamıyla göçebelikten yerleşik hayata geçmek demek olan temeddünün medeniyet(ler)in kurulmasıyla hiç şüphesiz yakından bağlantılı. Ancak bu mesele, gerek medeniyet(ler) olgusunda gerekse insan topluluklarının temeddün ile geçirdiği değişimde, tartışmalı birçok mesele ve açıklanması gereken birçok soru vardır. Bu yazı, dünya tarihçilerinin gözünden insan topluluklarının yerleşik hayata geçiş serüvenin nasıl izah edildiğini kısaca tartışmayı ve temeddün ile ilk anda varsayılan bazı olguları tartışmaya açmayı hedeflemektedir.  

Dünya tarih yazımının genel anlatısına göre, insan toplulukları ilk başta göçebe bir hayat yaşayıp geçimlerini avcılık ve toplayıcılıkla sağlamaktaydılar. Eldeki bulgulara göre de ilk insan topluluklarının Doğu Afrika’nın orta kesiminde yaşamakta olduğu ve insanların dünyanın geri kalan coğrafyalarına buradan göç ettikleri düşünülmektedir. Sıcak bir iklimin olduğu Doğu Afrika’da insanlar, yabanî bitkileri toplayarak veya yabanî hayvanları avlayarak gündelik gıdalarını karşılamaktaydı. Yabani hayvanların ve bitkilerin hepsi insanlara gıda olarak uygun olmasa da ve bir kısmını elde etmek tehlikeli olsa da insanlar, göçebe hayata devam edip geçimlerini avcı/toplayıcı olarak geçirmeye çok uzun süre devam ettiler.

MÖ 10000 civarında (belki biraz daha erken bir tarihte) insan toplulukları hayvanların bir kısmını evcilleştirerek yiyecek bulma konusunda avantaj elde ettiler. Ayrıca bitkilerin bir kısmını da evcilleştirerek kendileri yetiştirdiler. Bitkilerin evcilleştirilmesiyle tarımsal faaliyetler başladı ve insanlar yavaş yavaş yerleşik düzene geçmeye başladılar. Göçebelikten yerleşik hayata geçiş pek kolay bir karar değildi ve çok yavaş gerçekleşen bir sürecin sonunda oldu. Nitekim her ne kadar göçebelikte hayat şartları zor ve geçimi sağlamak meşakkatli ve tehlikeli olsa da uzun süredir alışılagelen hayat tarzı onların kültürü ve vazgeçilmez standardı olmuştu. Ancak yerleşik hayatla insanlar, evcilleştirdikleri bitkileri üreterek daha fazla besin elde etmeye başladılar. Böylelikle insan nüfusunun sayısının artışına imkân sağlayan daha elverişli bir ortam ortaya çıktı. Nüfus arttıkça yerleşimlerdeki insan yoğunluğu giderek çoğaldı, ilk başta köyler daha sonra kasabalar ve şehirler oluştu. 




Makalenin devamını okumak için Abone Olun