Açık Oturum: Tarih

Teklif

Teklif



Görgün: Bismillahirrahmanirrahim. Evet arkadaşlar hoş geldiniz, en son temeddünü konuşmuştuk; ama temeddün, aynı zamanda zaman boyutu olan bir süreç. Bu bizi ister istemez zamanın somutlaşmış hali olarak tarihi müzakere etmeye sevk etti. Tarihin kendisi, kendi başına önemli bir konu olmakla birlikte bizim bugün tarihle ilgilenmemizin özel bir sebebi daha kendisini gösteriyor: Bugün mevcut tarih anlatılarıyla alakalı ciddi huzursuzluklarımız var. Bu huzursuzluklarımızın en önemli sebebi, yaygın tarih anlatısının hakikatle irtibatının kopması noktasında ortaya çıkıyor. Son iki yüzyılda Batılılar, yeryüzünü sadece askeri ve siyasî olarak istila etmedi; insanlığın geçmişi de istila edildi. Fizikî istila, toplumları ve sınırları değiştirirken; tarihin istilası, geçmiş anlatısında esaslı bir tahrif olarak gerçekleşti. Bu esaslı tahrif, bizi ister istemez tarihle, tarih anlatılarıyla ciddi bir şekilde yüzleşmeye, bu anlatıları eleştirel bir şekilde müzakereye sevk ediyor. Şunu özet olarak ifade edebilirim; 19. yüzyıl ve sonrasında, ideolojiler, dini ikâme etmeye çalıştı ama başarılı olamadı. Ama ideolojiler, din ile ilgili söylemlerde çok büyük tahriflere sebep oldular. Diğer taraftan tarih kurgusu da metafiziği ikâme etmeye teşebbüs etti. Dolayısıyla metafiziğin tarih anlatıları yoluyla ikâme edilmeye çalışılması, günümüzdeki birçok sorunun esasını teşkil etmektedir. Bunu nerede görüyoruz? Bugün biz nereye yönelsek karşımıza engel olarak bir tarih anlatısı çıkıyor: Tabiata yöneldiğimizde kozmoloji, karşımıza bir tabiat tarihi anlatısı olarak çıkıyor. Aynı durum siyaset, ahlâk, hukuk, sanat, düşünce, felsefe, kısacası bütün alanlarda karşımıza çıkıyor. Kısaca hangi alana girersek girelim, herhangi bir alanda sahih bir şey yapmaya yöneldiğimizde önümüze engel olarak bir tarih anlatısı çıkıyor. Dolayısıyla şunu söyleyebiliriz; 19. yüzyıl ve sonrasında oluşturulmuş olan tarih kurgusu, her şeyi yerinden etti. İnsanlık; başta ahlâk, hukuk, siyaset, bilim olmak üzere hemen her alanda bir istikâmet kaybı yaşadığı gibi insanlığın kendi geçmişini kavrayışı cihetinde de esaslı bir istikâmet kaybı gerçekleşti. Dolayısıyla bu istikâmet kaybına bağlı olarak bir tarih sorunuyla karşı karşıyayız. Yani o zaman şunu söyleyebiliriz; bir defa geçmiş tasavvurunu, şu andaki hâkim geçmiş tasavvurunu, tashih etmeden günümüzdeki sorunları sahih bir şekilde teşhis edemiyoruz, bu bir. İkincisi, hem kendimize hem de insanlığa tahrif edilen geçmişini yeniden vermek zorundayız; dolayısıyla geçmişi nasıl olduysa öyle kavramanın mâkûl yollarını hatırlamak, keşfetmek ve mâkûl bir şekilde inkişaf ettirmek, kısaca tarihi hakikatle yeniden irtibatlandırmak gibi bir vazifemiz var.




Makalenin devamını okumak için Abone Olun