Osmanlı klasik dönemi denilince genelde Kanûnî döneminin sonuna kadar olan dönem anlaşılmaktadır. Bu yaklaşım siyasî tarih açısından bakıldığında mâkûl olmakla birlikte klasik döneme farklı yaklaşımlar da söz konusudur. Ahmet Hamdi Tanpınar, Sultan IV. Mehmed (1648–1687) devrini “tam klasik devrimiz” olarak görmektedir.1 Hatice Turhan Sultan’ın, Köprülü Mehmed Paşa’nın ve Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa’nın etkin olduğu bu dönem, Uyvar’ın ve Kandiye’nin fethedildiği dönemdir. Bu dönem, ayrıca Evliyâ Çelebi’nin Erdel gazâlarına çıktığı ve Seyahatnâme’yi Kahire’de yazdığı dönemdir. Ahmet Hikmet Müftüoğlu’nun “Zannetmem ki dünyanın herhangi bir dilinde böylesine güzel bir eser yazılabilmiş olsun” diye hayranlığını belirttiği Evliya Çelebi Seyahatnâmesi de “tam klasik devrimizde” yazılmıştı.
Ahmed Refik, Köprülü Mehmed Paşa’yı Kardinal Richelieu’ya benzeten Ranke’ye katıldığını belirtmektedir: “Köprülü Mehmed Paşa’nın en belirgin özelliği, azim ve başarıydı. Sadrazam, özellikle azim ve metanetle tüm teşebbüslerinde başarılı oluyor, böylece Sultan IV. Mehmed’in üzerinde harikulâde bir etki meydana getiriyordu. Tarihçi Ranke’nin dediği gibi ‘bu tırnak nerede kapanacak? Köprülü tıpkı Richelieu gibi, icraatlarını hayatından sonra da etkili ve geçerli hâlde sıralamıştı. Köprülü, ortaya sistem koyan nazırlardandı.”2 Ahmed Refik’e göre babasının ortaya koyduğu sistemi devam ettiren Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa ise “Uyvar önünde bir Türk gibi” atasözünü söylettirecek derecede büyük bir azim ve sebat sahibi idi. Ahmed Paşa’nın Kandiye’yi fethettiği haberini alan Sultan IV. Mehmed, sevincinden mektubu okuyamamış ve baş kâtibine okutturmuştu.3 Ne var ki, Köprülüler döneminde sevinçli haberler almaya alışan Sultan IV. Mehmed, Viyana bozgununun ve Budin’in düşüşünün haberlerini aldıktan sonra tahtı bırakmak zorunda kalacaktı. Onun avcılığa düşkünlüğüne sevinçli haberlerin geldiği dönemde tahammül edilirken Budin türküsünün yakıldığı dönemde artık tahammül edilemeyecekti.4 Budin’in Habsburglar’ın eline geçtiği 1686 yılını klasik devrin sonu olarak kabul edebiliriz. Kanuni’nin fethettiği Budin şehrinin yaklaşık bir buçuk asır sonra kaybedilmesi, Osmanlı tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Bundan sonraki dönemlerde toprak kayıpları devam edecektir.