Gerçekliğin bilgisini soruşturan ünlü Theaitetos diyaloğu1 heyecanlı bir sahneyle açılır. Euklides ile Terpison’un karşılaşmaları ve konuşmalarıyla başlayan diyalog, asıl aktörlerin; Sokrates, Theodoros ve Theaitetos üçlüsünün müzakereleriyle devam eder. Heyecanın kaynağı bilimden sanata, ahlâktan siyasete pek çok düğümün anahtarı olan felsefî/epistemik bir sorunun tartışılmasıdır: Gerçekliğe ilişkin her türden çıkarım, niteliksel olarak inançlardan oluşuyorsa bu inançlardan bazıları nasıl ve hangi koşullarda bilgiye dönüşmektir? Katılımcılar açısından ebe rolündeki Sokrates’in dışında Theodoros ve Theaitetos’un geometri bilginleri olması göz önünde bulundurulması gereken önemli bir ipucudur. Hemen her pozisyonun incelikle tartışıldığı oturum, benzerlerinde olduğu gibi sisler içinde sonlanır, nihaî tercihler ve kararlar okuyucuların idrâkine ve iradesine bırakılır. Belli başlı sonuçlara ve esasen gerçekliği tasvir çabasında sofistlerin itirazlarını ortadan kaldıracak somut gerekçelere ulaşılamayacaksa gerçekliğin bilgisine erişme amacıyla yapılan ortak düşünme ve konuşma çabalarının anlamı nedir? Cevap, Sokratik diyalogların hemen hepsinde devreye giren temel ölçütte saklıdır: Ortak düşünme çabasının esas kazanımı 1–0, ya–ya da benzeri ikilemlerden birini haklı çıkarmaktan daha yüce bir amaç ve değer olarak “epistemik erdemdir”. Gerçekliğin bilgisinin mahiyeti, imkânı, sınırları, inancın ve şüphenin riskleri ve kazanımları ortak soruşturma yoluyla olabildiğince açığa çıkartılır, ulaşılan sonuçlar ışığında kişisel tutumlar ve pozisyonlar yargılanır.
Bu genel çerçeve açısından bakıldığında, farklı renkleriyle birlikte İslam düşüncesinin de dahil olduğu klasik düşünce geleneği; teorik (nazarî) karakterlidir; dolayısıyla gerçekliğin doğru bilgisine ulaşma ve ortak dilde tasvir etme çabasında insan gözlemcinin kullanabileceği başlıca imkân, ham duyu verilerini işlenmiş bilgiye dönüştüren aklî soruşturma ve spekülasyonlardır. Aklî soruşturma ve spekülasyonun amacı ise basit çıkarcı yaklaşımların elenmesi, bilginin yetkinleşmesi, dolayısıyla erdemli yaşamın gerekçelendirilmesidir.