Sanatta Asıl, Esas, Usûl

Dursun Çiçek

Dursun Çiçek



Senin gûşunda istidâd yok idrâkine yoksa
Leb–i cüda kemâl–i sun’ı her berg–i çemen söyler

—Nâbi

 

Çark–ı devran döner Bir’in aşkına

—Neşet Ertaş

 

Varlığın ve varoluşun, eşya ve hadiselerin Nebi merkezli izahının modern zamanlarla birlikte filozof/bilim adamı/sanatkâr merkezli değişimi, sanattaki usûl ve asıl tartışmalarının da ana odağını oluşturur. Estetiğin icadıyla sanat, artık dinin ve ahlâkın mevzusu olmaktan çıkar; yeni felsefe ve yeni bilim anlayışına uygun olarak insanın tanım ve belirleyiciliğine indirgenir ve neyin sanat eseri, kimin sanatkâr olduğu yeni insan tarafından tayin edilir. Dolayısıyla bir bilim dalı olarak estetiğin ortaya çıkması, sanatın yeni sürece uygun usûlünün ve ilkelerinin de belirlenmesidir. Bu aynı zamanda onun aslının ne olduğuyla ilgili tanımı da bize verir.

Her şeyin bilimselleşmesine benzer bir biçimde yeni süreçte varlığın estetize edilmesi, aslında yeni insanın varlığı ve varoluşu kendi deneyim ve gözlemlerine göre yeniden tanımlamasıyla ilgilidir. Sanatın aşkın olandan kurtarılarak belli bir sınıf insanın beğenisine indirgenmesi, evrenselleştirilen ve aşkınsallaştırılan yeni insan sınıfıyla anlaşılabilir.

Buradaki durum, Rönesans–Aydınlanma sürecindeki yöntem tartışmalarına paralel olarak sanatın asılla irtibatının yeniden tanımlanması, esas ve usûlünün yeniden belirlenmesidir. Bu anlamda estetik; güzelin, çirkinin, beğeninin, ilkelin, medeniyetin yeniden tanımlanması anlamına da gelir. Dolayısıyla bu süreçte sanat, tamamen insânî bir eylemken; güzelleştirme ve medenîleştirme, bir estetize etme çabasıdır.

Yeni dönemde asıl, artık insan ve onun nitelikleridir. Tanrı, vahiy, nebi, müteâl olan, tarihin dışına atılır. Varlık, var olan, varoluş, görünen olduğu haliyle ilkel ve kabadır. Bunlar tamamen insanın tasarrufuna indirgenir ve insan vasıtasıyla rasyonelleştirilir, ehlileştirilir ve estetize edilir.

Bu süreçte küllî anlamda insan denilse de kastedilen belli bir insan tipidir. Bu yeni insan Tanrı’nın yerine merkeze alınır, vahyin yerine yeni akıl ve akletme biçimi belirleyici olurken; âlimin, klasik filozofun veya din adamının yerini bilim adamı veya yeni filozof tipi alır. Bakış, görüş, bilgi, insana ve onun yetilerine indirgenir. Dünya merkezîleşirken bir öte ve aşkın fikri bertaraf edilir. Yeni usûlün esası ise tecrübe ettiklerimiz ve gözlemlediklerimizdir.




Makalenin devamını okumak için Abone Olun