Usûl, Yöntem ve Kriz

Ömer Türker

Ömer Türker



Genel olarak bir şeye başka şeylerin kökenini ve dayanağını oluşturması bakımından “asıl” adı verilir. Bir başka şeyin dayanağını oluşturma hem bilgi hem varlık için geçerlidir. Diğer deyişle varlığın hâricî, zihnî, lisanî gibi muhtelif mertebelerinin tamamında asıl olanlar ve bu asıllardan türeyenler olduğu söylenebilir. Özellikle varlık ve bilgi ayrımını dikkate aldığımızda asıl–fer‘ yahut asıl–türev ilişkisi diğer tüm varlık mertebelerine de uyarlanacak şekilde açıklanabilir. Bilgide asıl–türev ilişkisi, neredeyse tüm kelam, felsefe ve tasavvuf kitaplarında bir şekilde ele alınır ve tüm bilgilerin temelini oluşturan bir kısım temel öncüller olduğu belirtilir. Meseleyi oldukça özlü ama farklı gelenekleri de kuşatacak şekilde ele alan filozoflardan biri Fârâbî’dir. Muhtelif alanlara dair bilgiler kümesinin her birinin tüm insanlar arasında ortak olan ilk mâkûllere dayandığını söyleyen Fârâbî’ye göre söz konusu ilk ortak mâkûller, üç sınıftan oluşur. 

“Birincisi, teorik geometrinin ilk öncülleridir. İkincisi, insanın yapabileceği güzel ve çirkini bilmeyi sağlayan ilk öncüllerdir. Üçüncüsü ise gökler, ilk sebep ve diğer ilkeler ile bu ilkelerden hudûsa gelme özelliğindeki şeyler gibi insanın yapması mümkün olmayan mevcutların durumlarını öğrenmekte kullanılan ilk öncüllerdir.”1 

Bu açıklamayı dikkate aldığımızda fizik, matematik, metafizik, ahlâk, iktisat ve siyaset gibi temel alanlardan her birinin “Bir şey ya vardır ya yoktur”, “tüm parçadan büyüktür”, “bir şeye eşit şeyler birbirlerine eşittir” öncülleri gibi küllî asılları vardır. Her bir alana dair kazanılmış bilgiler, o alanın aslını oluşturan öncülün türevi olarak meydana gelir. Dahası, farklı bilgi kümelerinin asılları da varlık ve mevcuda dair küllî bir tasdike dayandığından bilgilerimizin tamamı nihaî tahlilde tek bir asılda temellenir. 




Makalenin devamını okumak için Abone Olun