Heidegger, Dünya ve Ötesi

Özkan Gözel

Özkan Gözel



Tanrı-sız ve dünya-sız hale gelen modern insan ev-siz’dir. Doğrusu, Tanrı’nın yokluğunda ve dünyanın yıkımında evsizlik modern tarihsel insandan bilhassa beklenendir.

—Das Ereignis, M. Heidegger1

 

 

Heidegger (ö. 1976), 1927’de yayımlanan Varlık ve Zaman başlıklı abidevi eserinde felsefe tarihinin şu kadim varlık (“olma”) meselesini Dasein analitiğinden ve dolayısıyla onun egzistansiyal çerçevesi olarak dünya kavramından hareketle yeni bir ışık altında ele almayı denemiştir. Bu eserde Dasein’ın ve ona özsel olarak ait bulunan dünyanın analizi, nihai amaç olan varlık kavramının aydınlatılmasında hazırlık mahiyetinde ve fakat öncelikli giriş minvali olarak telakki edilmiştir. Başka bir ifadeyle, orada, diğer var olanlar arasında ayrıcalıklı varolan oluşuyla Dasein’ın ve dolayısıyla dünyanın analizi, asıl mevzu olan varlık bahsinin açımlanmasında vazgeçilmez bir basamak vazifesi görmüştür.

Nihayette “varoluş”u (Existenz) yani münhasıran insan varlığını ifade eden Da–sein terimi, etimolojik olarak orada–varlık demektir; bu ifade, insanın özünün varlıkla aslî bağına işaret etmekte, dahası onu varlığın açıklığı olarak değerlendirmeye imkân vermektedir. Varlık en âlâ surette bu Daseinsal açıklıktan duyurur kendini. Buradaki açıklık (Lichtung) kavramının, Dasein’ın tam da “dünya–da–olma” (In–der–Welt–sein) olarak tarif edilişi ölçüsünde, “dünya” (Welt) ile neredeyse aynı anlama geldiği söylenebilir.2

Heidegger, Varlık ve Zaman’da Dasein’ın dünyadan ayrı ya da onun karşısında bir varolan değil de tam da dünyası demek olduğunu ifade etmektedir. Hakeza o açıkça dünyanın Dasein’ın “varlık–karakteri”ni oluşturduğunu beyan etmektedir.3 Varlık, en âlâ surette Dasein’a ait a priori ontolojik bir çerçeve olarak dünyada/n (giderek de dünya olarak) zuhûra gelmektedir. Nitekim Varlık ve Zaman’da vazedilen aşkınlık, dünyanın ötesine uzanma gibisinden bir şeyi düşündürmez hiçbir şekilde; ama hakikî anlamda yükseklik boyutu içermeyen ve denebilirse yatay bir biçimde, bu demektir ki dünya ufkunda ve dünyasal bir şey olarak vuku bulan bir aşkınlıktır bu. Sonuçta, bu eserde dünya analizi sonraki dönemde devreye girecek olan kutsalın boyutundan tamamen yoksun olup bütünüyle bu–dünyasal bir karakterdedir; öylesine ki, orada Dasein analitiğinin profan diyebileceğimiz bu yaklaşım muvacehesinde gerçekleştirildiği söylenebilir. 




Makalenin devamını okumak için Abone Olun