İslam, iman ve amel olmak üzere iki temel boyuta sahiptir. İmanın kapsamına bir bütün olarak inançlar girerken amelin kapsamına davranışlar ile davranışların kökeninde bulunan haller, melekeler ve izafetler –şimdilik bunların tamamını davranış adı altında toplayabiliriz– girer. Diğer deyişle iman, İslam’ın teorik kısmına; amel ise pratik kısmına tekabül eder. İnanç ve davranış kümeleri, bir bütün olarak İslam’ın dünya görüşünü oluşturur.
Hem inançlar hem de davranışlar, iç içe girmiş halkalardan oluşur yahut suya atılan taşın değdiği yüzeyde oluşan, gittikçe genişleyen nihayet bir halkada sona eren daireler gibidir. İnançlar, davranışların da kaynağında bulunması bakımından davranışlara nispetle daha esaslı bir konumda bulunurlar. Ayrıntıya girildiğinde pek çok katman bulunabilirse de inanç ve davranış katmanlarını temelde üç katmanda değerlendirmek mümkündür. Önce inanç katmanlarını sıralayalım.
Birinci katman, Allah’ın zâtı, sıfatları ve fiillerinde birliğini ifade eden tevhit, Allah’ın fiili olarak âlemin tamamında vesilelerin bulunduğunu ifade eden melekler, Allah’ın insana var oluşun anlamını ve iradesini bildirdiğini ifade eden nübüvvet ve nihayet insanın varlığının bu dünyadan ibaret olmadığını, inanç ve tercihleriyle inşa olan bir öte dünya hayatını ifade eden âhiret inançlarının bulunduğu çekirdektir. İslâmî dünya görüşünün esasını oluşturan bu çekirdek, bir kabul olarak değişime elverişli değildir fakat yoruma elverişlidir. Değişime elverişli olmamasıyla kastedilen, başka bir inançla ikame edilememesidir