Dünyâ âhiret ol Hak, yir gök toludur mutlak
Hîç gözlere görünmez, kim bilür ne nişânda
—Yunus Emre
Âlemin Vücûd’a alem olduğu bir inanma ve düşünme biçiminde âlem, dünya, dünya hayatı, âhiret, âhiret hayatı, cennet de mefhumunu alem olmaklıktan alır. Sonraki tanımlar ve bakış açıları, bu bağlamda değerlendirilebilir.
Dünya–âhiret, cennet–dünya gibi itibarî ayrımları, Batı düşünce geleneklerinin düalite ilkesiyle değil de İslam düşünce geleneklerinin hiyerarşisiyle anlamaya çalışmak en azından hem varlığın hem de varoluşun daha sağlıklı anlaşılmasını sağlar. Bir hiyerarşik yapının söz konusu hiyerarşi içinde derecelendirilmesi ve derecelendirilme esnasında verilen kıymet hükümleriyle, düalite ya da zıtlık bağlamında bir yere oturtulması birbirinden farklıdır.
Mesela İslam âlimlerinin âlemi, dünyayı, dünya hayatını; varlığın, cennetin ve âhiret hayatının altına koyması, dünyanın, dünya hayatının ve âlemin kötü olduğu anlamına gelmez. Geçici ve eksik olmak mutlak anlamda kötülükle nitelenemez. Geçici ve eksik olduğunun idrâki, söz konusu geçicilik ve eksikliğin temsil ettiği bağlamla örtüştüğünde itibarlar ortaya çıkar. Diğer deyişle dünyanın taşıdığı kelime anlamına da uygun olarak dünya, yakınlık ve yakınlaşma yeri olarak düşünülür.
Ancak bu eksiklik ve geçicilik kötülük, iyilik üzerinden mutlaklaştırıldığında vaziyet başka bir hale bürünür. Nitekim Batı ve Doğu düşüncelerinde dünyayla ilgili tasavvurlar kötü ve kötülük, güzellik ve yeryüzü cenneti zemininde biçim alır.