Ütopyadan Geriye Ne Kaldı? Hiçliğin Ortasında Mutluluk Adası, Kutsallığı Kalmamış Aden Cenneti Deniz Kurtyılmaz ile Söyleşi

Dursun Çiçek

Dursun Çiçek



Dursun Çiçek: Deniz Kurtyılmaz, modern felsefî düşünceyi daha çok ütopyalar bağlamında ele alan, konuşan, düşünen, yazan bir akademisyen olarak tanınıyor. Akademik hayatına sinema üzerine yaptığı çalışmalarla devam eden Kurtyılmaz’ın sinema ve felsefe ilişkisine dair pek çok yazısı mevcut. Kasım Küçükalp danışmanlığında ütopya ve modern düşünce ilişkisine dair hazırladığı tez ise gerçekten bu alanda farklı perspektifler sunuyor. Ütopya kimileri için geleceği ve yeni dünya tasarımlarını, dünyayı cennetleştirme çabalarını temsil ederken, kimileri için de karşı ütopyalar bağlamında bir kaosu, düzensizliği ve karmaşayı temsil ediyor. Ancak Rönesans–Aydınlanma sürecinde dinden ve gelenekten bağımsız bir yeryüzü cenneti oluşturma fikri olduğu çok açık. Kim ne derse desin yeni bir dünya tasavvuru sunma iddiası çok açık. Sahi Deniz hocam nedir bu ütopya denen şey?

Deniz Kurtyılmaz: Bir zamandır ütopya üzerine çalışıyorum, hatta açık konuşmak gerekirse ütopya ile cebelleşiyorum. Zira ütopya ve ütopyacılık üzerine kafa yormanın kolay bir mesele olduğunu söyleyemeyeceğim. Sınıflandırma ve tarihlendirme problemi işin zor yanı. Neyin ütopya olduğuna karar vermek zor olduğu gibi, ilk ütopyanın ne zaman yazıldığını söylemek de sanıldığı kadar kolay değil. Bunlar net şekilde ortaya konmadan da ütopya hakkındaki her tartışma bahçenin yollarını daha da çatallandırıyor. Gelgelelim, ütopya kavramına nelerin dâhil edilebileceğine dair kendimce ortaya koyduğum şu dörtlü ayrımın işimizi biraz olsun kolaylaştırabileceğini düşünüyorum. Bu, dolaylı olarak, ütopyanın ne zamandan beri var olduğuna da cevap verecek bir tasnif yapmak demek.

Dursun Çiçek: Thomas More gelir mesela benim aklıma öncelikle…

Deniz Kurtyılmaz: Evet hocam… Evvela, ütopya Thomas More’un 1516 yılında yazdığı bir metnin adı, bir özel isim. Bunu imlemek istediğimizde onu büyük harfle ve italik, Ütopya şeklinde yazıyoruz. Muazzam bir metin More’unki…  İngiliz devlet adamı, hümanist Thomas More bunun farkında mıydı, orası pek belli değil ama Ütopya salt kurmaca bir metin olmakla kalmayıp bir manifesto olma niteliği de taşıyor ki buna birazdan –zorunlu olarak– değineceğim. İkinci olarak, More’un metninden sonra ütopya sözcüğü edebî bir janra/tarza işaret eden bir cins isme dönüşüyor. İngiliz devlet adamının mezkûr metninden beri, isterse ondan önce yazılmış olsun, tüm ekonomik, politik ve etik sorunlarını çözmüş ya da şimdiki halimizden çok daha iyi durumda yaşayıp giden insan topluluklarının anlatısını kurgulayan her eser ütopya kapsamına alınıyor yahut hiç değilse “ütopyacı edebiyat” geleneği içinde değerlendiriliyor. Buraya kadar problem yok gibi, değil mi? 




Makalenin devamını okumak için Abone Olun