Kapitalizm ve Şizofreni Faşist Olmayan Bir Arzu Felsefesi, Etiği ve Politikasının İmkânı Olarak Anti–Oedipus

Kasım Küçükalp

Kasım Küçükalp



Deleuze ve Guattari’nin, Anti–Oedipus: Kapitalizm ve Şizofreni adlı çalışmalarının, gerek geleneksel, teorik ve pratik felsefelerden bir kopuşa veya özgürleşmeye işaret etmesi gerekse çağdaş dünyanın kapitalist yaşam pratiklerinin radikal bir eleştirisini sunması bakımından son derece devrimci bir arzu felsefesi, etiği veya politikası olarak okunması mümkündür. Zira Foucault’nun, söz konusu çalışmanın İngilizce baskısına yazmış olduğu önsözde de ifade ettiği üzere, yeni bir teorik gönderme olarak okumanın büyük bir hata olacağı Anti–Oedipus, arzunun mahiyetine odaklanan teorik bir çalışma olmaktan ziyade, arzunun nasıl olup da düşünce, söylem ve eylem alanlarına dâhil edildiğine; güçlerini nasıl olup da politika alanında ve kurulu düzenin ters yüz edilmesi sürecinde genişletebildiğine ve hatta genişletmesi gerektiğine odaklanan bir çalışma olarak, en iyi şekilde bir etika kitabı olmak vasfını haizdir. Bu açıdan bakıldığında, Deleuze ve Guattari’nin söz konusu çalışmalarının, arzunun çeşitli biçimler altında kodlanışının genel bir tarihi çerçevesinde, özellikle modern yaşam koşulları içerisinde kapitalizm tarafından kolonileştirilen arzunun adem–i merkezileştirilmesini sağlamak, ya da başka bir ifadeyle, arzulama–üretiminin önündeki engelleri kaldırmak suretiyle, göçebe arzulayan makineler olarak niteleyebileceğimiz yeni şizo–özneler yaratmak amacıyla geliştirdikleri bir arzu felsefesi, etiği veya politikasına gönderme yaptığı söylenebilir.




Makalenin devamını okumak için Abone Olun