Sanatın Metaya Dönüşümü ve Yabancı Sanat

Oktay Taftalı

Oktay Taftalı



İnsanın anlam dünyası içinde sanat etkinliğinin hacimli bir yer tuttuğunu varsayarak giriş yapabiliriz. Tarihsel ve toplumsal bir varlık olmasına rağmen, tarihselliğine oranla kısa bir ömre sahip insanın, içinde yaşadığı çağa özgü algı ve değer sistemlerinin, tüm çağlar ve dönemler için geçerli olmadığını bilmesine rağmen, bu durumu zihninde canlandırması, dahası kendi zamanının algısı dışında bir duyu verileri demetini, tarihten çağırarak kendi gününe ikame etmesi zor, hatta imkânsız bir tecrübedir. Dolayısıyla kendi tarihleri içinde çeşitli dönüşümler ve başkalaşımlar geçiren fenomenlerin, kendi zamanımız dışında oluşturdukları anlam dünyasını, gördükleri işlevleri ve kurdukları yapıyı, duyu verileri üzerinden kavrama şansımızın olmayışı, sanatın başlangıcından günümüze değin taşıdığı anlam süreçlerinin dönüşümünü idrâk etmek bakımından kimi zorluklar içerebilir. Üstelik burada, sanatın temelde bir duyumlar bilgisi olduğunu saklı tutuyoruz. Bu nedenlerden ötürü, sanat gibi doğrudan öznelliğin ifadesi olan bir etkinliğe ilişkin tartışmamızın, varsayım düzeyinde olduğunu belirleyerek devam edelim.

Gerekçesi ve ilk ortaya çıkış biçimleri çeşitli kuramlar doğrultusunda tartışılan sanat varlığının ele alınışını, başlıca sosyologist ve psiko–hedonist (hazcı) eğilimler üzerinden gözlemlemek mümkündür. Sosyologist bakış açısı doğrultusunda, tarih öncesi çağlarda ilâhî olana bir yakarış anlamı taşıyan sanat varlığı, bir inanç dairesi içinde, kutsal metin, musiki, ritim, ses, renk, koku–buhur ve görüntü efektleri üzerinden kendini ilâhî sürece katmak ve orada ifade etmek isteyen insanın etkinliği biçiminde seyrediyor. 




Makalenin devamını okumak için Abone Olun