İnsanın eylemleri çeşitli açılardan farklı ilimlerin konusudur. Fıkıh ilminin konusu, şer’î hükümler açısından mükelleflerin amelleridir.
İslâm kültüründe insanın eylemlerini ifade etmek üzere genellikle “amel”in yanı sıra “fiil” kelimesi de kullanılmıştır. Bu iki terim, kimi zaman eş anlamlı olarak kabul edilmekle birlikte, kimi zaman da iradeye dayalı olarak yapılmış olma kriteri dikkate alınarak aralarında bir anlam farklılığı bulunduğu kabul edilir. Ragıb İsfahânî’nin “Canlının bir kasıtla / irâdî olarak yaptığı her fiildir” şeklindeki tarifine göre amel, fiilden irâdî oluşuyla ayrılır. Zira fiil, canlı veya cansız herhangi bir varlıktan, irâdî veya gayri irâdî olarak meydana gelen her türlü eylem için söylenebilmektedir.1 Buna göre amel, ahlâken iyi olabileceği gibi; kötü de olabilir ve Kur’ân–ı Kerîm’de bu her iki anlamda birçok âyet vardır. Ebu Hilâl Askerî ise, fiil ile amelin farkını ortaya koyarken fiilin, daha önce kudret dahilinde olan herhangi bir şeyi sebepli veya sebepsiz olarak yapmak olduğunu, amelin ise bir şeyde etki uyandıracak bir iş yapmak olduğunu ifade eder; buna göre toprağı çömlek yapmak bir ameldir.2 Bununla beraber, “fiil” teriminin usûl ve fürû kitaplarında genellikle “amel” ile eş anlamlı olarak ilâhî hitapla mükellef insanların iradeye dayalı olarak yaptıkları eylem ve beyan ettikleri söz anlamında kullanıldığı görülmektedir.