Gramatik olarak hemen her şeye fiil yüklenebilir. Ama dilbilimsel açıdan bunun yapılabilmesi öznede anılanı fâil kılmaz.
Burada fâil olmak ile kasıt fiil üzerinden varlığa gelenin asıl sebebi olabilmektir. Benim kolumu kaldırmam bir fiildir ve bu fiili kendim amaçladıysam bu eylem itibarıyla fâil olmamdan söz edebilirim. Bir sinir sıkışması sonucu kolumu istemsiz biçimde kaldırmışsam fâil olmamdan söz edemem.
Benzer bir durum bir robotun kolu için de söylenebilir. “Bir robot belirli bir anda kolunu kaldırdı” diyebiliriz ama bu fiili üstlenenin ve varlığa gelmesine vesile olanın robotun kendisi olduğunu söyleyemeyiz. Bunu söyleyebilmek için robotun kendisinin varlığından söz edebilmemiz gerekir ki bunu yapıp yapamayacağımız çetrefil bir tartışmanın konusudur.
Sorun insan–dışı canlılara gelindiğinde daha çetin bir hal alır. Dokunaçlarını hareket ettiren basit bir deniz canlısı robottan farklı olarak fâil midir? Yoksa karmaşık bir nedensellik süreci içerisinde söz konusu fiil, o canlının kendi arzusundan bağımsız olarak, yani istemsiz olarak mı gerçekleşmektedir? O deniz canlısının da insan gibi bir kendiliği var mıdır?
Aynı soru, insanlar için de tekrar edilebilir. İnsanlar da belki fâil olduklarını düşündükleri durumlarda bahsi geçen türde karmaşık bir nedensel zincirin sonucunda — kendilerinin de dâhil oldukları bir çevrede — bir değişikliğe vesile olmuş olabilirler. Belki de insanlar için dahi kendilik ve fâil oluş eşit ölçüde problemlidir.