Felsefenin ne olduğu kaygısıyla modern zamanlarda kaleme alınmış herhangi bir felsefe metnine kabaca bir göz atıldığında görülecek ilk şey, felsefenin Antik Yunan’da salt teorik kaygılarla teorik gerçekleştirilen entelektüel bir faaliyet olarak doğduğu olacaktır. Söz konusu metinlerde ileri sürülen bu iddia karşısında, “nasıl olur, düşünme eylemi antik Yunan’da mı başlamıştır?” şeklinde bir karşı çıkışın önünü almak için, bu metinler, “elbette ki düşünme eylemi diğer medeniyetlerde de vardı fakat onlardaki teori, pratik kaygılarla ortaya koymuşken Antik Yunan’daki düşünme eylemi kendisi için yani herhangi bir pratik kaygı gözetmeksizin yalnızca teorik kaygılarla gerçekleştirilen bir eylem olduğu için felsefe antik Yunan’da başlamıştır” şeklindeki bir yanıtı da bu tespitlerine eklemiştir. 19. yüzyılda Avrupa merkezci dünya görüşü inşa etme kaygısının bir ürünü olarak felsefenin bir Yunan mucizesi olarak ortaya çıktığı iddiasının, her ne kadar Antik Yunan’a bir ayrıcalık tanıyor gibi görünse de, gerçekte epistemoloji öncelikli bir düşünme pratiği ekseninde düşünce konusu kılınan her şeyi zihinsel temsillere dönüştürme veya teorileştirme kaygısı güden modern düşüncenin, lineer ve Avrupa merkezci bir tarih kurgusu doğrultusunda tahkim edilmesini meşrulaştırmak amacıyla ileri sürüldüğü söylenebilir.
Avrupalıların böyle bir yaklaşımı benimsemelerinin, kendi metafizik dünya görüşleri açısından yadırganacak bir tarafı olmasa da tuhaf olan söz konusu felsefe tanımının muhtevi olduğu çelişkiye rağmen, modern olana maruz kalmış olan Batı dışı dünyada adeta herhangi bir tartışmaya dahi mahal bırakmaksızın kabul görmüş olmasıdır.