Bir “Epistemik Şiddet” Olarak Yasa

İhsan Fazlıoğlu

İhsan Fazlıoğlu



Bir masa düşünelim; üzerinde bir satranç tahtası ile taşları bulunsun. İki kişi de oyun oynamak için yerlerini alsın. Bir komutla oynamaya başladıklarını varsaydığımız masadaki iki ustanın hamleleri takip edildiğinde taşları belirli bir kurallılık içinde hareket ettirdikleri görülür. Bu kurallar, iki ustanın birlikte oynadıkları satranç oyunun tekil yasaları olarak adlandırılabilir. Şimdi temsilimizi biraz genişletelim ve beş masada beş çift ustanın —temsil bu ya— hamlelerini aynı anda yaptığını varsayalım. Bir öncekine benzer biçimde aynı anda hamle yapan beş–çift ustanın da belirli bir kurallılık içinde hareket ettikleri görülecektir. Cümledeki “aynı anda” kaydı kaldırıldığında dahi, beş–çift usta, farklı zaman aralıklarında hamle yapsalar bile, aynı kurallılığın içinde kalacaklardır. Bu kurallılık da beş–çift ustanın birlikte oynadıkları satranç oyununun genel yasaları olarak isimlendirilebilir. Hem masaları hem de birer çift olarak ustaları, somut olarak sayamayacağımız bir miktarda düşünsek de her bir çift ustanın hamlelerini, satranç tahtası üzerinde satranç taşlarıyla oynadıklarını, yani kısaca satranç oynadıklarını kabul ettiğimiz sürece, belirli bir kurallılık gösteren bir hareket içinde icra edeceklerinden neredeyse eminizdir. Çünkü zımnen dahi olsa her bir çift–ustanın satranç oyunu içinde tümel olarak geçerli yasaları takip edeceğini düşünürüz. Bu yasalılığın, ilginç bir şekilde, hem geçmişteki hem de gelecekteki satranç oyunları için de geçerli olduğuna, müphem de olsa, inanırız.

İster tekil ister genel ister tümel olsun bahse konu yasaların bizatihi satranç tahtası ve taşlarından kaynaklanıp kaynaklanmadığı sorulabilir. Başka bir deyişle, her iki ustadan bağımsız olarak satranç tahtasına ve taşlarına içkin, zorunlu bir ontolojik nedensellik var mıdır?




Makalenin devamını okumak için Abone Olun