Doğa ve özgürlük ilk etapta birbirlerini dışlayan ya da iyimser bir ifadeyle bir arada kullanılmaları belirli bir dikkat gerektiren durumlar olarak görünebilir. Çünkü bir tarafta sahip olduğu işleyişten zerre kadar taviz vermeyen, ilke ve kurallarını tavizsiz bir şekilde dayatan ve tüm evrendeki bileşenlerin kendinden kaynaklı olarak hareket etmesini sağlayan bir işleyiş olarak doğa; diğer tarafta ise bu işleyişten farklı/ayrı dizilimler oluşturmayı îma eden özgürlük durumu söz konusudur. Bu sebeple olmalı ki Kant gibi bazı filozoflar doğa yasalarından ayrı olarak doğal eğilimlerin hiçbir etkisine maruz kalmayan ve iyiyi istemeye kaynaklık eden ahlâk yasalarının varlığını ya da salt düşünmenin geçerli olduğu yetileri gerekli görmüşler ve özgürlüğü burada konumlandırmışlar. Böyle yapıldığında ise ortaya coşkunluktan eser taşımayan mekanik ve kendisini sürekli bir borç ödeme yükümlülüğü altında hissetmek zorunda kalan ahlâkî bir özne çıkmaktadır.
Hem doğayı hem de özgürlüğü birlikte düşünmenin ve onları ahlâkî inşanın bileşenleri kılmanın bir yolunu yokladığımızda, IX. yüzyıl düşünürü Câhız’ın söyledikleri önemli bir yerde durmaktadır. Gerek ahlâkın inşasında gerekse evrendeki maddî işleyişin izahında olsun, Câhız doğal bir izah getirmekten hiç taviz vermez. “Evrende olup–biten her şey doğasıyla hareket eder”1 sözü bu tutumunu en açık haliyle ifade eder. Özgürlüğün açıklamasını yapmak ise onun neredeyse tüm eserlerinin doğrudan ya da dolaylı amacı olarak görünür. Dahası, hakiki özgürlüğün doğallıkla gerçekleştiğini söyler. Câhız genellikle psikolojik tahliller yaptığında doğal eğilimlerin baskın gücüne yönelik, ahlâka dair öneriler sunduğunda ise özgürlüğe kapı aralayan açıklamalar yapar. Biz de buna uygun olarak ilkin onun psikolojik tahlillerine yer verebiliriz.