Freud’un Huzursuzluğunu Wittgenstein Giderebildi mi?: İnsanın Fâilliği Bağlamında Bir Değerlendirme

Latif Karagöz

Latif Karagöz



“İnsan nedir?” sorusu, insanın irtibat halinde olduğu tüm varlık alanlarına ilişkin sorgulamaların nihayetinde kendisine döndüğü bir niteliğe sahiptir. Toplumun, ahlâkın, canlılığın, hayatın, Tanrı’nın, ölümün vb. ne’liğine ve anlamına ilişkin sorular, nihai kertede insanın ne olduğu sorusuna verilen cevabın/cevapların anlam kümesi içinde konumlanır. Dolayısıyla, insanlığın tarihsel tecrübesi içinde ortaya çıkan soru(n)ların, bu soru(n)ların muhatapları tarafından esas alınan insan tarifleri etrafında şekillendiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

19. yüzyıl itibarıyla insanlığın tefekkür mirasına dâhil olan sosyal bilimler, insanın “ne”liğini araştıran sorularla kaçınılmaz bir şekilde yüzleşmiştir. Ancak, insânî ve sosyal olanın, “biliminin” yalnızca doğa bilimlerine eklemlenerek yapılabileceği ön kabulünden hareket eden sosyal bilimler, ilgili soruları daraltılmış ve indirgenmiş biçimlerde ele almayı tercih etmiştir. Bu tercih iki yönelimle açığa çıkmaktadır. İlk yönelim ilgili soruların metafiziğe uzanan kapsamlarını tamamıyla göz ardı edip ampirik alanın verilerini mutlaklaştırmıştır. Diğer yönelim ise söz konusu soruları, metafiziğe uzanan felsefî kapsamını “bilimselleştirerek” yeniden düzenlemiştir. Dolayısıyla insanı, toplumu ve insan–toplum münasebetini anlamanın yolu bunlara ilişkin sorulabilecek “bilimsel” sorularla sınırlandırılmıştır. 

“İnsan nedir?” sorusuna verilen cevap zâhiren veya zımnen insan eyleminin nasıl açıklanacağına dâir cevapların da sınırını çizmektedir. Amacı her halükârda insanı anlamak olan modern psikolojinin, insanın mahiyetine ilişkin soruları pozitivist–naturalist bir dizge içine hapsetmesi, insan eyleminin oluşmasına ve anlaşılmasına imkân tanıyan farklı nedensellik katmanlarının ihmal edilmesine, en fazla tabii nedenler dizgesinin sınırında bırakılmasına yol açmıştır. Nitekim psikoloji, tam da burada ifade edilen sürecin bizzat tatbik edilmesiyle modern bilim hüviyetini kazanmıştır. 




Makalenin devamını okumak için Abone Olun