“Güneş sistemimiz Vega yıldızına doğru saniyede 20 km hızla yaklaşırken insan nasıl hür olabilir?”
Bu cümle bir yakınımın lisenin son sınıfında felsefe dersinde verilen bir ödev için (İnsan hür müdür?) yazmış olduğu cevabın özünü teşkil ediyor. Bu kişi, astronomi dersinde öğrendiği bu bilgi ile dersin hocasının azîz gördüğü mefhumlardan biri olan hürriyet hakkındaki düşüncelerini kâğıda dökmüş. Dersin hocası olan Nurettin Topçu, sınıfta ödevin sahibini merak etmiş, öğrenci ayağa kalkarak kendini tanıtmış. Liseden sonra da yıllarca sürecek olan hoca-öğrenci ilişkisini, başka vesilelerle birlikte, bir zorunluluktan önce bir “taleb”e, sonra da bağlılığa dönüştürmüş olan bu hadiseyi yakınım zaman zaman, vaktiyle bir hocasının takdirini kazanmış olmanın benim de paylaştığım hazzıyla anlatırken ben, sıra dışı bir öğretmenin bütün bir sınıfa ruh aşıladığı bir filmdeki önemli bir sahneye tanık oluyormuş gibi hissederim.
Bireyin hürriyetinin fizikî ve metafizik boyutlarının İslam dininde kulun Allah’a tam bir teslimiyetinin gerekmesiyle ilişkisi ve tabii ki kader, küllî irade, cüz’î irade meseleleri, süregelen ve belli ki daima süregelecek tartışma konuları arasındadır. Nitekim Descartes’ın “Hür olmayan düşünce, düşünce değildir” özdeyişini dile getiren Topçu’nun en büyük davası, Müslüman kişiye kendi şahsiyetini inşâ etmeyi ve iradesini bir başkasının iradesine tâbi kılmamayı arzulatacak bir ruh yüceliğinin tohumlarını serpmekti. Söz konusu maneviyat ve değerler olunca, geçmiş ile gelecek arasında bir bağ kurmaya çalışmak kaçınılmazdır; nitekim Topçu’da tarihle ilgili bir perspektif sıklıkla hissedilir.