Rousseau’nun Toplum Anlaşması ve İnsan Özgürlüğü

Tahsin Görgün

Tahsin Görgün



Rousseau’nun toplum anlaşması tezi, kaynağı ne olursa olsun, Hristiyanca bir düşünce olan “insanın Tanrı tarafından terk edildiği” varsayımını ciddiye alan bir yaklaşıma dayalı ve terk edilmiş olduğu varsayılan insanın varlığını sürdürmesinin makul yolu olarak geliştirilmiştir. Bu durum hemen bütün modern Batı düşüncesi için geçerlidir. 

İnsan hürriyetinin metafizik bir sorun olmaktan çok, pratik bir sorun olarak görülerek, bunun çözümü cihetinde geliştirilen “anlaşma” teorisi, Yaratıcısı tarafından terk edildiği varsayılan insanın varlığını sürdürmesinin ön şartı olan toplumsallığını kurgusal olarak bir anlaşmaya dayandırmayı teklif etmektedir. Böylece insanların birbirini korumayı taahhüt ederek birbirlerine dayanmasını, insanın varlığını sürdürmesinin ön şartı olarak kabul eden ve insanın zorunlu olduğu dayanışmanın kendisinden, insanın varlığını temin eden bir “esas” icat eden bir yaklaşım çıkarılmaktadır. Buna göre insan varlığını, onu yaratmakla birlikte terk eden Tanrı’ya değil, onun varlığını sürdürmesini temin eden hemcinsine medyun olduğu gibi bir düşünceyi hazırlamaktadır. Ancak insanların birbirine destek olabilmesini ancak aralarında onları eşitleyen veya eşitler arasında gerçekleşen bir anlaşma ile mümkün olacağı düşünülerek, tam da olması gerekli olduğu düşünülen anlaşmayı aşkın bir konuma taşıyarak, Tanrı’yı insan için gereksiz kılan bir yaklaşım haline gelmektedir. İnsanlar arasında gerçekleştiği varsayılan anlaşma, tek tek insanları yok ederek, onları daha üst bir varlığın parçası olarak yeniden var etmekte, tabiri caizse onlara yeniden varlık vererek var etmektedir. Anlaşma ile ortaya çıkan varlık, varlığını insana borçlu olduğu gibi, insan da varlığını kendi eliyle oluşturduğu bu varlığa borçludur.




Makalenin devamını okumak için Abone Olun