Şerhu’l–Mevâkıf’ta İrade Bahsi

Seyyid Şerif Cürcânî

Seyyid Şerif Cürcânî



Birinci Maksat: İradenin Tarifi

Denilmiştir ki irade, menfaat inancı veya zannıdır. Bunu söyleyen, pek çok Mu‘tezile kelamcısıdır. Onlar şöyle demiştir: Kudretin fiilin iki tarafına nispeti eşittir. İki taraftan biri hakkında menfaat inancı veya zannı meydana geldiğinde kudret sahibi kimse nezdinde o taraf diğerine baskın gelir ve onun kudreti o şeye tesir eder.

Denilmiştir ki irade sözü edilen inanç veya zan değildir, aksine bu, sâik/dâiye denilen şeydir. İrade ise o inancı veya zannı izleyen meyildir. Nitekim kerahet, zarar inancı veya zannını izleyen kaçınmadır. İrade, inanç veya zan kabilinden değildir. Zira biz kendimizde falanca fiilde bir menfaatin kazanımı veya bir zararın giderilmesi olduğu inancından sonra ona yönelik söz konusu inancı izleyen bir meyil buluyoruz. Kendimizde bulduğumuz bu meyil, hiç şüphesiz menfaate veya zararın giderilmesine dair bilgiden zorunlu olarak başka bir şeydir. Yine kudret sahibi çoğunlukla bir fiilde fayda olduğuna inanır veya böyle zanneder. Ama bununla birlikte bu meyil meydana gelmedikçe o fiili irade etmez… 

Eş‘arîlere göre irade ise güç yetirilen şeyin iki tarafından birinin gerçekleştirilmesine mahsus bir sıfattır. Mu‘tezilenin söylediği meyle gelince biz duyulur dünyada bu meyli reddetmiyoruz fakat bu meyil, irade değildir. Zira irade, görüş birliğiyle, güç yetirilen iki şeyden birinin gerçekleştirilmesine mahsus bir sıfattır. İleride bu türün üçüncü maksadında sözü edilen o tahsis edici sıfatın meyilden başka bir şey olduğu ve de gerek meyil gerekse menfaat inancı şartına bağlı olmadığı açıklanacaktır. Sonra meylin duyulur dünyada [şâhid] meydana gelişi, onun duyularla algılanmayan âlemde [gâib] de meydana gelmesini gerektirmez. 




Makalenin devamını okumak için Abone Olun