Vesilecilik ve İnsan Özgürlüğü

Nazif Muhtaroğlu

Nazif Muhtaroğlu



Bektâşî sık sık “Her şey Allah’tan, her şey Allah’tan” diye mırıldanarak dolaşır dururmuş. Bektâşî yine böyle mırıldanarak dolaşmakta iken bir genç muziplik olsun diye sessizce yaklaşarak Bektâşî’nin ensesine okkalı bir şaplak atmış. Canı fena halde yanan Bektâşî’nin kızgınca dönüp kendisine ters ters baktığını görünce; “Ne öyle bakıyorsun baba erenler” demiş genç, “Hani her şey Allah’tandı?”, “Tabii”  demiş Bektâşî, “Her şey Allah’tan da ben O’nun hangi edepsizi vesile kıldığına bakıyorum.”

Bektâşî’nin bu fıkrada “Her şey Allah’tan” diyerek ifade ettiği görüş, felsefe ve kelâm tarihinde “vesilecilik” (occasionalism) olarak bilinmektedir. Kısaca ifade etmek gerekirse, vesilecilik, gerçek gücün ve etkin nedenselliğin sadece Allah’a ait olduğunu, evrendeki canlılar, nesneler ve olaylar arasında etkin bir nedensellik ilişkisi olmadığını ifade eder. Bu teoriye göre her şey her an doğrudan Allah’ın kudretiyle var olur ve ilâhî kudret bu yaratmayı keyfî olarak değil belli bir düzene göre sürdürür. Pamuğun yanmasını ateşle sağlar, suyla değil. Burada ateş etkenliğe sahip bir neden olarak değil sadece Allah’ın yaratmasındaki düzeni işaret eden bir vesile olarak alınır. Yani “vesile–neden” (occasional cause). “Vesilecilik” terimi de buna binaen türetilmiştir. Fıkranın da işaret ettiği üzere, vesileciliğin karşılaştığı ilk sorular insanın eylemlerinden sorumlu olup olmadığı, gerçekten özgür olup olmadığı, özgür ve sorumlu ise bunun kapsam ve sınırlarının ne olduğudur. Nitekim her şeyi Allah yaratıyorsa, her şey O’nun kontrolünde değil midir? O halde insana ne kalıyor? Bu makalenin konusunu bu soruya verilmiş cevaplar oluşturuyor.  

Tarihsel olarak, insanın sorumluluğunu ve özgürlüğünü yok sayacak şekilde bir vesilecilik yorumunu Cebriye fırkası savunmuştur. Cebriye, insan kararlarını ve eylemlerini düşen kuru bir yapraktan farklı değerlendirmez. Bu grubun savunduğu görüşe göre, her iki alan da aynı şekilde yaratılmakta ve dolayısıyla benzer şekilde ilâhî kontrolün altındadır. Cebriye’den başka böyle bir görüşü savunan grup bilmiyoruz ki bu fırka da tarihsel olarak marjinal kalmıştır. Fakat savunulan bu görüşün bilinçli veya bilinçsiz İslam toplumlarında ne kadar yaygınlaştığı yapılacak tarihsel ve sosyolojik araştırmalarla anlaşılabilir. Ben bu makale çerçevesinde sadece teorik alternatiflerin değerlendirilmesine çalışacağım. Vesileciliği insan sorumluluğunu veya özgürlüğünü koruyarak yorumlamaya çalışan yaklaşımlar da mevcuttur. İslam kelâmındaki Eş‘ârî ve Mâturîdî ekoller, Batı felsefesindeki Kartezyen ve bazı idealist görüşler bu yaklaşıma örnek verilebilir. İlk olarak Eş‘ârî yaklaşımı, sonra insana kısmî nedensellik veren yaklaşımları inceleyip değerlendirilecek, en sonda ise Kartezyen filozof Malebranche’ın düşüncelerinin de büyük ölçüde benzediği Sadru’ş–Şerîa perspektifine dayanan Mâturîdî yaklaşımı ele alacağım. Özetle, Mâturîdî yaklaşımın vesilecilik ve insan özgürlüğü problemi bağlamındaki en iyi yorumu ortaya koyduğunu savunuyorum. 




Makalenin devamını okumak için Abone Olun