Gaybın Anahtarları Hangi Kapıları Açar? Uçan Spagetti Canavarı’ndan Cebrail’in Kanat Sesine

Eşref Altaş

Eşref Altaş



Mefâtîhü’l-Gayb yani “Gaybın Anahtarları” Fahreddin er-Râzî’nin en büyük eseri Tefsir-i Kebîr’in yaygın adıdır. Aşağıdaki satırlar, büyük oranda, Tefsîr-i Kebîr’in gaybı konu edinen ayetlerinin yorumuna dayanmaktadır.

***

En genel anlamıyla gayb, bilgi kaynağının dışında kalan şeydir. Örneğin göze nispetle görülemeyen, akla nispetle bilinemeyendir. Ancak gaybın mutlak anlamda idrakine ulaşılması mümkün olmayan, örneğin “görülmeyen” ve “bilinmeyen” şey olduğunu söyleyemeyiz. O halde gayba dair öncelikle belirlenebilecek iki şey vardır: Birincisi belirli bir idrak kaynağıyla ilgili olması, ikincisi ilgili idrak kaynağı bakımından perdelenmiş olmasıdır. Nitekim gayb konusundaki ayetlerin büyük çoğunluğu da insanın idrak güçlerine kapalı ve perdeli alanlardan bahseder.

Bu perdeli alanlar insanın bilmek istediği üç zaman ile ilişkilendirilebilir: a) Geçmiş gâib (mebdeî) insanın, ezelden beri bulunan varlığın yani Allah’ın hakikatini, varlığını ve özelliklerini bilmesi ile ilgilidir. Zamansal olarak ele alındığında ise evrenin ve insanın yaratılışı, geçmiş tarihsel vakalar ve kıssalardır. b) Şimdiki gâib (meâşî) ise insanın bu dünya hayatında nasıl davranacağını, nasıl ibadet ve tefekkür edeceğini bilmesi ile ilgilidir. c) Gelecek gâib (meâdî) ise insanın başına gelecek imtihanları ve kaderini bilmesi, dünya hayatının tamamlanmasından sonra mutlu mu yoksa mutsuz mu olacağını bilmesi ile ilgilidir.

Burada dikkat çekilmesi gereken bir nokta şudur: Gaybın birçok alanı, insanın ezelden (kâlü belâ) ana rahmine, ardından dünya hayatına ve oradan berzaha ve nihayet kıyamet ve ahiretin ebediliğine uzanan zamansal sürekliliğinin bir parçasıdır. Dolayısıyla gerçekte ahiret hayatı, dinî telakki açısından bakıldığında ikinci bir fiziksel dünyanın kurulduğu bir öte-dünya olarak, bu dünyadan gerçek ontolojik bir ayrılığa sahip değildir. Bu nedenle ölüm sonrası öte-dünya, bu dünyadaki hayatın bir devamı ve aynı türden olarak, bu hayatın acılarından azade, hazlarının en üst noktasına sahip bir dünyadır. Buradaki ben ile ahiretteki benin aynı olması, bu gayb anlayışının aklî ve duyusal parçalanmayı ortaya çıkaran ontolojik bir yarılmayı içermediğini gösterir. Nihayetinde zamansal gâiblerin perdeleri, ontolojilerinin farklılığından kaynaklanmaz, daha çok A zaman teorisinin geçmişi değiştirememe ve geleceğin belirliliğini bilememe özelliğinden kaynaklanır.




Makalenin devamını okumak için Abone Olun