Her İnsanın Biricik Bir Mahalli Var mı?

Ahmet Ayhan Çitil

Ahmet Ayhan Çitil



İnsan doğal bir varlıktır. Yerküre–nâm gezegende hemcinsleriyle birlikte yaşar. Etten, kemikten, kandan, tırnaktan yapılmıştır. Lâkin kendisine doğal varlıklar olarak benzeyen bitkilerden, hayvanlardan farklıdır. Onda bir başkalık, bir fazlalık vardır. Sanki doğal olanla sınırlı değil gibidir. Düşünür. Düşündüklerini hayata geçirir. Doğal olanın içerisinde doğal olanı aşar görünen dünyalar kurar. Özgür bir neden olarak tarihsel bir mekânda ikamet eder. 

Çağdaş fikriyat insanı doğal bir varlık olarak ele alıp biyolojide, tıpta, bilişsel bilimde… öyle ilerlemeler kaydetmektedir ki, insanlar kendilerine “Acaba bizdeki bu ‘fazlalık’, bu ‘aşkınlık’ görünüşte olmasın?” sorusunu sormaya başlamışlardır. İnsanın yerküre üzerine yayılıp tüm yaşam biçimlerine hâkim bir düzen kurmasına ve kendi inşa ettiği dünyanın kralı (belki de ilâhı) olmasına zemin sağlayan özellikleri doğal olanın bir başka istidadı olabilir mi?

Günümüze insana ve insan tecrübesine doğalcı (natüralist) ve içkinci (immanentist) bakmak o kadar yaygınlaşmıştır ki, bunun aksine bir düşünüşün bilim, sanat, siyaset, ahlâk vb. alanlar için ne anlam ifade ettiği veya edebileceği sorgulanır hâle gelmiştir. İnsan, tüm farklılıklarına ve üstünlüklerine rağmen, canlılardan bir canlı, türlerden bir tür olmanın ötesinde bir anlama sahip midir? Ya da böyle bir anlama sahipse bu hâl içinde yaşadığımız doğal ortamdaki varoluşumuz ve etkileşimlerimiz için bu ne anlam ifade eder?

Kanaatimizce bu soruları ele alabilmek az önce sözünü ettiğimiz farklılığın veya fazlalığın tezahürlerine biraz daha yakından bakmamızı gerektirir. İnsan, salt fiziksel nedenselliğin karmaşık ağının bir parçası değilmişçesine var olmaktadır. İnsan hisseder –ki, bu suretle farkına vardığı fiziksel nedensellikle kuşatıcı olarak açıklanamaz. Algılar. Algısında bütünlükler, taneler teşkil eder –ki bu suretle bütünlük verdikleri yine fiziksel olana indirgenebilir gözükmemektedir. Şeyleri karşısına –sanki– zamana tâbî değilmişçesine koyabilir. Kendisine nesneleri, kavramları işaretler üzerinden sunabilir. Bu işaretlerle kendisi bizâtihi uzay–zamanda olmayan nesneler hakkında bile konuşabilir. Matematik yapabilir. Kim bilir daha neler neler insanın tecrübesi içerisinde insanla irtibat içerisinde varlık kazanmıştır, kazanacaktır. 




Makalenin devamını okumak için Abone Olun