İnsan günün birinde yine Varlığın Yakınına gelebilecek olursa, öncelikle isimsiz olarak varolmayı öğrenmeli. O, hem kamusallık tarafından baştan çıkarılmayı hem de kişiye özgü olanın güçsüzlüğünü aynı şekilde bilmeli. İnsan konuşmadan önce, Varlığın talebini duymalı ve bu talep karşısında kendinin pek az veya nadiren bir şey söylemeye hakkı olduğu tehlikesini bilmeli. Ancak böyle olduğunda söze kendi özünün değeri ve insana da Varlığın Hakikati içinde ikamet etmesi için meskeni yeniden bahşedilir.
Fakat şimdi bu talepte, insanı bu talebe hazırlama denemesinde insan için sarfedilen bir çaba yatmıyor mu? “Kaygı”, insanı yeniden kendi özüne kavuşturmaktan başka hangi yöne doğru gidiyor ki? Bu, insanın(homo) insanca(humanus) olmasından başka hangi anlama gelebilir? Böylelikle humanitas, bu tip bir Düşünmenin amacı olarak kalır, çünkü hümanizm şudur: insanın insanca olması ve gayri insânî, “inhuman” olmaması, yani kendi özünün dışında olmaması için düşünceye dalmak ve ihtimam göstermek. Peki ama insanın insanlığı nerededir? Özünü sürdürmesindedir.
***