Toplumu yönetme sanatı olarak siyaset mahareti, bir toplumu kuran bilgi ve eylemler mecmuasının belirli bir amaca doğru sevk ve idare edilmesidir. Toplum, bir yönüyle birbirinden bağımsız bir yönüyle de birbiriyle sıkı bir şekilde ilişkili birimlerden oluşan bir bünye yahut eskilerin tabiriyle içtimaî heyettir. Birimlerin bağımsız yönleri, kendisine mahsus ve başkası tarafından ikâme edilemez işlevlerinde belirginleşirken, ilişkili yönleri ise hem her bir birime hem de içinde bulundukları bütüne birliğini veren yönetim faaliyetinde belirginleşir. Toplumsal bütünlük içinde yer alan birimleri, bu bütünlüğün otonom parçaları olarak tasavvur etmek mümkündür. Otonom derken kastım, sadece kendisi açısından bakıldığında bağımsız görünen ama gerek işleyişi gerekse işleyişini mümkün kılan şartlar açısından bakıldığında varlığını ve anlamını bütün içinde olmaktan kazanan organlar gibi olmalarıdır. Siyaset sanatı, bütünü sevk ve idare etmekle parçaları bütüne bağlama ve böylece bütüne varlık kazandırma işini yapar. Bu sebeple siyaset kurumunun bir ikâmesi tasavvur edilemediği gibi iptali de tasavvur edilemez. Aslında bu temel anlamıyla siyaset, insana özgü bir var oluş hali değildir. Toplu halde yaşama kabiliyetine sahip tüm canlılarda hatta bireysel olarak yaşamakla birlikte birbiriyle irtibat kurma kabiliyetine sahip tüm canlılarda görülen bir durumdur. Zira ister salt güçle elde edilsin ister başka bir yoldan elde edilsin bir bireyin yahut grubun hâkimiyetinden mahrum hiçbir canlı topluluğu bilmiyoruz. Şimdiye kadar yaşantıları incelemeye konu olmuş hayvanlar, tıpkı insanlar gibi bir hâkimiyet ve hâkimiyetleri vüsatince de bir yönetim tesis etmektedirler. Bu bakımdan sadece insanın değil aynı zamanda hayvanların da doğal durumu, kudret ilkesine bağlı olarak bir riyaset ve idare etmektir. İnsanın diğer canlılardan iki temel farkı vardır.